Author

Mithat Çelik

Browsing

4 Nisan yaklaşıyor. Emperyalist savaş ve provokasyon örgütü NATO, birkaç gün sonra 74. kuruluş yıl dönümünü kutlayacak. Sicili kirli bir örgüt NATO. Sosyalist sistemi kuşatmak için kurulmuş, emperyalist-kapitalist sistemin önemli aygıtlarından biri olmuş bir yapıdan söz ediyoruz. Öncelikle Avrupa olmak üzere dünyanın her noktasında suç işlemekten geri durmamış, bu arada ülkemizi de es geçmemiş bir savaş örgütü. Türkiye’nin NATO macerası da bu suç örgütünün doğasına uygun olarak seyretti. 1952 yılında, NATO’ya kapağı atabilmek için TBMM…

TÜSİAD, 19 Ekim Salı günü kuruluşunun 50. yılı projesi olarak hazırlanan “Yeni Bir Anlayışla Geleceği İnşa” raporunu duyurdu. AKP’li yıllarda genel olarak sessiz kalmayı tercih etmiş olan bu patron örgütünün iddialı bir başlıkla hacimli bir rapor yayımlaması doğal olarak ilgi çekti. İçeriği şimdilik pek tartışılmamış olsa da farklı odaklar tarafından incelenerek ona göre pozisyon belirleneceğini tahmin etmek zor değil. Rapora gelen ilk tepkiler beklendiği gibi. AKP Genel Sekreteri Fatih Şahin’in “TÜSİAD da vesayet özlemi içerisinde”…

Bitmeyen torpil ve kadrolaşma skandalları, artan hayat pahalılığı, siyasi suikast iddiaları… Karşı devrim iktidarı halkı bu cehenneme mahkum ederken düzen muhalefeti de kendi siyasi açılımlarını yaparak kendince bir iktidar alternatifi oluşturuyor. Düzen muhalefeti son dönemde yaptığı siyasi açılımlarla ülke gündemini belirleyebilir hale geldiyse de iktidara gelmesi halinde emekçi halkı doğrudan ilgilendiren birçok önemli başlıkta izleyeceği politikaları halka açıklamıyor ve bu durumun sorgulanması gerekiyor. Kimse tarafından değilse devrimciler tarafından… CHP’nin son dönemde şeffaflıktan uzak biçimde yürüttüğü…

İktidar son günlerde önceden planlanmış gibi görünen bir saldırı başlattı. 104 emekli amiralin Montrö Anlaşması ve laikliğin önemini hatırlatan bildirisini darbe tehdidi gibi göstererek kriminalize ettiler. Bu saldırıyı 19 yıldır ekmeğini yedikleri mağdur edebiyatının ötesinde şimdilik bütünlüğe kavuşmamış genel bir çıkış arayışının parçası olarak düşünmek için çok neden var. İktidar için bir süredir işler iyi gitmiyor. Farklı eğilimlerdeki araştırma şirketlerinin anketlerinden çıkan sonuç aynı: İktidar bloku partilerinin ve AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oyları düzenli olarak düşüyor.…

Dün iktidar cephesinden iki önemli hamle geldi: baştan sona ciddiyetsiz bir sözde yargılamanın ardından dünkü meclis kararıyla Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesi ve Gergerlioğlu’nun partisi HDP’ye kapatma davası açılması… Öncelikle iki hamlenin de hukukun değil iktidarın siyasi hesaplarının sonucu olduğunu söylemek gerekiyor. Bir haber sitesinin yayından kaldırılmamış ve erişim engeli getirilmemiş haberini sosyal medyada paylaşmaya terör propagandasından hapis cezası verilmesinin makul bir yanı yok. Aylarca tantanası yapılarak ve siyasi basınç uygulanarak gündeme sokulan parti kapatma…

Kadıköy Belediyesi işçilerinin grevi ve talepleri çok tartışıldı. İstanbul’un en merkezi ilçelerinden birinde 2 bin 300 belediye işçisinin katıldığı bir grevin ses getirmesi şaşırtıcı değil. Ancak işçilerin talep ve mücadelesi üzerinden yaratılan algı korkunç. Sabah akşam hayat pahalılığından dem vuran bir parti kendi belediyesinin işçilerine “Daha ne istiyorsunuz” demeye getiriyor. Üstelik bunu işçilere önerdiği ücret ve zam miktarını iktidardan görmeye alışık olduğumuz kelime oyunları ve karmaşık hesaplama teknikleriyle şişirerek ve sosyal medya üzerinden işçiler aleyhinde…

LGBT sapkınları… Lezbiyen mezbiyen… Kavala denilen kişinin karısı ve provokatör… Bu ayrımcı söylemler bir hafta içinde ülkenin en yetkili ağızları tarafından dile getirildi. Tehditler karşısında baş eğmemiştik ama ülkemizi bu rezil anlayışla yönetilmekten kurtaramamış olmanın ağırlığıyla bağışımız öne eğildi. Ayrımcı söylemler karşısında Boğaziçililerin ve farklı toplum kesimlerinin dayanışma göstermesi olumlu olsa da yeterli değil. Çünkü saldırı, dayanışmacılıkla ya da ayrımcılığa muhatap olan kimliklere ait sembollerin öne çıkarılmasıyla savuşturulamayacak kadar bütünlüklü. Boğaziçi’ne Melih Bulu’nun kayyum atanması,…

Bizi doğrulanmamış söylentilerden daha çok ilgilendiren, bu iki istifa ve feda tercihinin iktidar blokunun gerilimlerini ve bununla bağlantılı olarak rotadan yoksunluğunu göstermesi. Kasım ayı, AKP iktidarı açısından çalkantılı geçti. Erdoğan, bildiğimiz ve bilmediğimiz kimi nedenlerden ötürü kendisi için önemli olan iki ismi feda etmeyi tercih etti. Önce damadını, sonra da 2001 yılında yola beraber çıktıkları içinde hala yanında olanlardan birini… Her iki istifa hakkında da söylentilerin ardı arkası kesilmedi. Yalan mıydı, sayfa mı hacklendi, danışıklı…

En başta devrim fikri ve seçeneğini emekçi halkın ve siyasetin gündemine sokmayı hedefleyecek, dağa taşa devrim yazacak, “Bize devrim gerek” şiarını emekçilerin zihnine kazıyacak bir mücadele programına ihtiyacımız var. Çok değil, 10 ay önce çıkan ilk sayımızda “emekçilerin gerçek dertlerinin düzen içi sahte umutlara hapsolmayıp Türkiye’nin biricik kurtuluşu olan sosyalizmde karşılık bulmasını sağlayacak olan devrimci cumhuriyetçi siyasi iradeyi yaratmak için” yola çıktığımızı duyurmuştuk. Kastımız “iktidara giden yola ve bu yolun hangi araçlarla, hangi tarzla, hangi…

AKP’nin Kürt politikasının farklı dönemlerinde çelişki değil tutarlılık vardır ve tutarlılık, AKP’nin karşı devrimci karakterindedir. Yaşanan durum kimilerinin iddia ettiği gibi AKP’nin Ergenekon tarafından ikna edilmesi değil, karşı devrimci ajandası bir dönem müzakereyi gerektiren AKP’nin günümüzde savaştan medet ummasıdır. İç ve dış siyasetin birbirinden ayrılmayacağını biliriz. Bu genel doğru, AKP Türkiyesi için daha fazla geçerli. Ülke içindeki karşı devrimci ajandasını dış desteğe bağlarken dışarıdaki maceracılıklarını da içeride popülizme tahvil eden AKP’nin yönetiminde Türkiye’nin iç ve…