TÜSİAD, 19 Ekim Salı günü kuruluşunun 50. yılı projesi olarak hazırlanan “Yeni Bir Anlayışla Geleceği İnşa” raporunu duyurdu. AKP’li yıllarda genel olarak sessiz kalmayı tercih etmiş olan bu patron örgütünün iddialı bir başlıkla hacimli bir rapor yayımlaması doğal olarak ilgi çekti. İçeriği şimdilik pek tartışılmamış olsa da farklı odaklar tarafından incelenerek ona göre pozisyon belirleneceğini tahmin etmek zor değil.

Rapora gelen ilk tepkiler beklendiği gibi. AKP Genel Sekreteri Fatih Şahin’in “TÜSİAD da vesayet özlemi içerisinde” çıkışı ile Kemal Kılıçdaroğlu’nun “TÜSİAD üzülmesin” yanıtının sürpriz olmadığı söylenebilir. Kapsamlı bir değerlendirme için düzen siyasetinin belli başlı odaklarınca nasıl ele alınacağının, düzen siyasetinin referanslarını ne yönde ve ne ölçüde belirleyeceğinin netleşmesine ihtiyacımız var. Yine de raporun kendisinde ve sunumunda öne çıkan mesajlardan hareketle bir ön değerlendirme yapmak mümkün.

Raporun Türkiye siyasetinde önemli bir değişimin yaklaştığı, yani AKP’nin iktidardan gidebileceği öngörüsüyle hazırlandığı çok açık. Başlıkta ve raporun bir dizi yerinde geçen “yeni bir anlayış” ve “yeniden…” vurguları da TÜSİAD’ın sosyal medya hesabından paylaşılan raporun “yaklaşık iki yıl yürütülen çalışmalar çerçevesinde”hazırlandığı bilgisi de1https://twitter.com/TUSIAD/status/1450374727088984065 buna işaret ediyor. Çalışmalar iki yıl önce, yani AKP’nin İstanbul ve Ankara belediyelerini kaybetmesinin hemen ardından başlamış…

Kısacası TÜSİAD “Yeni bir dönem açılacaksa rotasını biz çizeriz” diyor. Önerdikleri rota ise 2002 AKP’sinin güncellenerek yeniden iktidara taşınmasından ibaret.

TÜSİAD’ın Mesajları

TÜSİAD’ın raporundaki saptama ve önerilerde üç temel başlıkla ilgili vurgular dikkat çekiyor: Batı’yla ilişkiler, siyasal-toplumsal gerilimler ve sermaye sınıfı içindeki dengeler.

Raporun özet filmi olarak sunulan animasyonda arka planda bir petrol rafinerisini andıran görüntüler varken “Yeraltı kaynaklarına dayanarak zenginleşmiş ülkeler bulunmakla birlikte gelişmiş ülke olmak için bu yeterli değil” diye ekleniyor.2https://www.youtube.com/watch?v=mjsIS8W3ArY Kalkınmayı işgücü veriminin artışı olarak tanımlayan Yalçın Küçük’ün geliri yüksek olsa da kalkınmamış ülke tiplerinden biri olarak verdiği “Tek şansı, dünya teknolojisinin belirli gelişme aşamasında kullanılabilecek bir sıvıya, doğanın hediyesi olarak sahip olmak” olan ülke örneğini3Yalçın Küçük. Planlama, Kalkınma ve Türkiye. (İstanbul: Tekin Yayınevi, 1985), s. 51. şaşırtıcı biçimde hatırlatan bu vurgu, TÜSİAD’ın AKP iktidarına satır arası mesajlarından birini içeriyor: “Petrol zengini Körfez ülkelerine özenmeyi bırakın.”

Körfez ülkeleriyle ilgili olumsuz ima, Batı ülkelerine daha fazla yakınlaşma önerisiyle tamamlanıyor. Sunuş kısmında “Uluslararası alanda diplomasi ve iş birliğiyle rol model olan, AB entegrasyonu başta olmak üzere Batı dünyası ile ilişkilerini güçlendiren, uluslararası hukuka ve sözleşmelere bağlı, saygın bir Türkiye” vurgusu yapılıyor (s. 4). Burada başta AB olmak üzere Batı ülkeleriyle gerilimler eleştiri konusu edilirken AB’yle bütünleşme tek yol olarak öneriliyor. Nitekim Türkiye’nin çevre sorunlarının çözümü bile “Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyum” çerçevesine bağlanıyor (s. 35).4https://www.gelecegiinsa.org/gelecegiinsa-rapor.html

Rapor, büyük sermayenin Türkiye’de siyasal ve toplumsal gerilimin artmasından rahatsızlığını belirginleştiriyor ve bu gerilimlerin kontrol altına alınmasının yollarını tartışıyor. Raporda yer verilen “kuvvetler ayrılığının güçlendirilmesi” önerisi (s. 34), başkanlık sisteminin eleştirisi olarak yorumlanabilir. TÜSİAD bu başlıkta AKP ile mesafesini açıkça ortaya koysa da raporun laikliğe yaklaşımını bundan farklı değerlendirmek gerekiyor.

Rapordaki laiklik vurgusunun kamuoyunda gördüğü ilgi abartılı çünkü metinde laiklik fazla yer kaplamıyor ve çok dar bir kapsamda tanımlanmış. 232 sayfalık raporda “laik” ve “laiklik” sözcükleri toplam beş kez geçiyor. Biri önsözde, biri “Özet Bulgular ve Öneriler” kısmında, ikisi de raporun ana metninde olmak üzere dört yerde Türkiye’nin laik yapısının avantaj olduğu belirtiliyor. Beşinci ve son yerde ise “Din özgürlüğünün laiklik ilkesi ve çağdaş insan hakları hukuku çerçevesinde ele alınması” vurgusuyla yetiniliyor. Sınırları bilinçli olarak dar çizilmiş bu yaklaşım, siyasal ve toplumsal yaşantının çağdaş değerlere göre düzenlenmesini içermiyor ve aslında AKP’nin “inanç özgürlüğüne” indirgenmiş laiklik olmayan laiklik tanımıyla da örtüşüyor.

“Geleceği İnşa” raporunda TÜSİAD’ın sermaye sınıfının iç dengelerine dair yaklaşımının da yansımaları var. Bunu kendi üye bileşeninin ekonomik çıkarlarının savunusu olarak da okuyabilirsiniz. Teknolojiye yatırımın artırılması vurgusu yoğun olarak yapılırken yandaş sermayenin öne çıktığı inşaat ve madencilik sektörlerindeki iş güvenliği eksikliği dikkat çekecek kadar sıklıkla vurgulanmış. Raporun özet filminde yer alan şu ifadeler kuşkuya yer bırakmıyor: “Köprüler, barajlar, yollar, limanlar, fabrikalar, yapılar inşa ettik. Şimdi daha zorunu; özgürlükleri, eşitliği, adaleti, dayanışmayı, bilimi, çevre bilincini yeniden inşa etme; saygın kurumları, güveni yeniden yaratma zamanı.”2https://www.youtube.com/watch?v=mjsIS8W3ArY Sermaye eleştirisini “beşli çete” ile sınırlı tutan düzen muhalefeti buna uyum sağlamakta zorlanmayacaktır.

Çöküş 2015’te mi Başladı?

Düzen muhalefetinde AKP’ye eleştirilerin 2015-16 dönemeci ve sonrasına yoğunlaştırılması, Türkiye’nin yaşadığı yıkımın sorumluluğunun da belirtilen dönemin aktörlerine yıkılması genel kabul haline gelmiş durumda. Düzen muhalefetinin bileşeniyle uyumlu olan bu yaklaşım, TÜSİAD’ın raporuna da yansımış. TÜSİAD, karşı devrim yıllarında Türkiye’nin çok fazla yara aldığı dış politika ve kurumlar düzlemlerinde AKP’nin 2000’li yıllarda attığı adımları öve öve bitirememiş.

Raporun “Bölgesel güç” alt başlığında 2000’li yıllarda izlenen “etkin dış politika” övülmüş, “Tarihsel ve kültürel mirasıyla Türkiye’ni Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Orta Asya’da etkili bir güç olma potansiyeli yüksektir” denilerek Yeni Osmanlıcı dış politikanın devamı savunulmuş.  “Türkiye’nin çevre coğrafyada ekonomik ve siyasi ağırlığını artırması, 2000’li yıllarda olduğu gibi, önümüzdeki dönemde de Türkiye hikayesinin tamamlayıcı bir öğesi olacaktır” denilerek Türkiye’yi büyük güçler arasındaki çatışmaların ve cihatçı çete faaliyetlerinin ortasında bırakan, emekçi halkın her anlamda güvenliğini tehlikeye atan dış politika anlayışında ısrarın TÜSİAD’ın Türkiye’ye önerdiği rota açısından önemi vurgulanmış (s. 143). Devamında ise ABD ve Avrupa firmalarının Afrika’ya yatırım için Türk sermayesiyle ortaklık kurmayı tercih edebileceği öngörüsüne yer verilerek büyük sermayenin Yeni Osmanlıcı dış politikadan ekonomik beklentisi somutlanmış.4https://www.gelecegiinsa.org/gelecegiinsa-rapor.html

Raporu özetleyen “Özet Bulgular ve Öneriler” metninde AKP’li yıllarda kurumsal düzlemde yaşanan dönüşüm değerlendiriliyor. Türkiye’de “genel olarak AB üyelik sürecinin hız kazandığı 2000’li yıllar sonrasında” kurumlar ve kurallar alanında iyileşme yaşandığı, ancak sonrasında “bu ilerlemenin yerini gerilemeye bıraktığı” savunuluyor (s. 17). Bu ifadelerin hemen altında Türkiye’de kurumsal yapılara dair göstergelerin aktarıldığı grafik, Türkiye’nin son 20 yılını 2000-2010 ve 2011-2019 şeklinde iki döneme ayırırken belirgin biçimde ilk dönem lehine bir tablo ortaya konuluyor. Bunun hemen ardından kişi başı GSYİH (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) ile kurumsal yapı arasında bağlantı kurma iddiasındaki bir başka grafikte ise 2000-2019 arası “Kurumsal Yapının Güçlendirildiği”, “Kurumsal Yapıdaki İyileşmelerin Korunduğu” ve “Kurumsal Yapının Gerileme İşaretleri Gösterdiği” üç döneme ayrılırken üçüncü dönem, kişi başı GSYİH’nin sert biçimde düşmeye başladığı 2015 yılından başlatılıyor (s. 18).5https://www.gelecegiinsa.org/gelecegiinsa-bulgular-oneriler.html Bu dönemleme tercihinin hangi gerekçeye dayandırıldığı ise meçhul…

Türkiye’yi yönetenlerin Cumhuriyet kurumlarına var güçleriyle saldırdığı, yargının itibarsızlaştırıldığı, ivme yakalayan karşı devrimin devleti devlet yapan kurumları adım adım çökerterek devletin çözülmesini tetiklediği bir dönem, patron örgütü TÜSİAD’ın gözünde kurumsal yapının güçlendiği dönem.6Karşı devrimin devletin çözülmesi sürecine etkisi üzerine bir değerlendirme için bkz. Devrim Hareketi Bülteni: Cumhuriyeti Yeniden Kuracağız, Ekim 2021 içinde “AKP’nin Cumhuriyet’le İmtihanı: Çözülen Devlet, Direnen Halk,” s. 8-9. TÜSİAD bu deli saçması tezle bir yandan Türkiye’nin en önemli ekonomik varlıklarını özelleştirmelerle yağmaladıkları, emeğin kazanımlarına yapılan saldırılarla sömürü oranlarını artırabildikleri bu döneme ve bu dönemdeki kazanımlarına gölge düşürülmesine sessiz kalmayacağını vurgularken diğer yandan da düzen muhalefetinin geneline “AKP gemisini 2015 sonrasında terk edenlerle koalisyon kurun” mesajının altını çizmiş.

TÜSİAD Raporları Ne İşe Yarar?

TÜSİAD 2 Nisan 1971’de, yani Türkiye’de yükselen devrimci hareketin önünü kesmek için verilen 12 Mart muhtırasının hemen ardından büyük sermayeyi temsil etmek için kuruldu. Kuruluşundan itibaren kritik dönemlerde büyük sermayenin vizyonunu ortaya koyan rapor ve açıklamalara imza atarak sermaye sınıfının sözcülüğünü yaptı.7https://dsosyal.com/makale/tusiadin-50-yili-uzerine-en-buyuk-somuruculerin-kisa-tarihi/

TÜSİAD, geleneksel olarak parti siyasetinin dışında konumlanmayı, düzen siyasetinin aktörleri nezdinde büyük sermayenin pozisyonunu netleştirmekle yetinmeyi tercih ediyor. Yani günlük siyasi tartışmalarda tarafgirliktense kendince bu tartışmaların zeminini ve sınırlarını belirleyen müdahaleler yapıyor. Son yayımladıkları raporu da bu türden bir koşullama olarak görmek gerekiyor. Gerek Türkiye’de sermaye egemenliğinin devamlılığının teminine dair önerilerini gerekse büyük sermayenin kimi memnuniyetsizlikleri ve kayıplarının telafisine yönelik beklentilerini somutlayarak iktidara “Bu çizgiye gel” derken muhalefete de “Bu zeminde muhalefet et, geleceği bu zeminde tartış” mesaj vermiş oldular.

“Geleceği İnşa” raporuyla büyük sermayenin yakın geleceğe dair vizyonunu ortaya koyan TÜSİAD, karşı devrim iktidarının olası yıkılışının açığa çıkarabileceği halk dinamizmine ve devrimci olanaklara karşı ön almış, düzen muhalefetini olası halkçı, kamucu ve anti-emperyalist “sapmalara” karşı uyarmış oldu. Bir dizi önemli başlıktaki politikalarını halka açıklamamış olsa da genel olarak uyumlu ve konsolide bir görüntü verebilen düzen muhalefetinin bu uyarıya ihtiyacı olmadığını, zaten TÜSİAD’ın yaklaşımıyla uyumlu bir eksen belirlediğini tahmin etmek zor değil.

“Solun da sesini duyun” ya da “Emekçileri de unutmayın” naifliğiyle bu eksenin dışına çıkmak mümkün olmaz. Devrimciler kırk katır ile kırk satır arasında tercih yapma dayatmasını söze “Parlamenter sistem iyi olur ama…” diye başlayarak değil sermaye sınıfının önerdiği çerçeveyi reddederek, Türkiye’ye devrimci bir rota önererek boşa çıkarabilir.

Yani AKP’li yıllardaki yıkımın bilançosunu çıkararak, yıkımın sorumlularından halk adına hesap sorarak ve karşı devrim bataklığından bütünlüklü ve devrimci bir çıkış yolu önererek…

Devrimciliğin siyasal alanda temsil edilebilmesi de önümüzdeki dönemde iktidarda kimlerin olacağından bağımsız olarak sol adına kazanımlar elde edilmesi, mevziler kazanılması da buna bağlı. Bu nedenle solun sosyalist cumhurbaşkanı adayı çıkarma önerisini daha fazla gecikmeden tartışmaya başlaması gerekiyor.

Yeterince vakit kaybettik…

Notlar:

[1] https://twitter.com/TUSIAD/status/1450374727088984065

[2] https://www.youtube.com/watch?v=mjsIS8W3ArY

[3] Yalçın Küçük. Planlama, Kalkınma ve Türkiye. (İstanbul: Tekin Yayınevi, 1985), s. 51.

[4] https://www.gelecegiinsa.org/gelecegiinsa-rapor.html

[5] https://www.gelecegiinsa.org/gelecegiinsa-bulgular-oneriler.html

[6] Karşı devrimin devletin çözülmesi sürecine etkisi üzerine bir değerlendirme için bkz. Devrim Hareketi Bülteni: Cumhuriyeti Yeniden Kuracağız, Ekim 2021 içinde “AKP’nin Cumhuriyet’le İmtihanı: Çözülen Devlet, Direnen Halk,” s. 8-9.

[7] https://dsosyal.com/makale/tusiadin-50-yili-uzerine-en-buyuk-somuruculerin-kisa-tarihi/

Döviz ile destek olmak için Patreon üzerinden bağış yapabilirsiniz.
Türk Lirasıyla destek olmak için Kreosus üzerinden bağış yapabilirsiniz.
Devrim dergisini dijital ya da basılı olarak edinmek, abone olmak için Shopier’daki mağazamıza göz atabilirsiniz.
Mithat Çelik
Author