En başta devrim fikri ve seçeneğini emekçi halkın ve siyasetin gündemine sokmayı hedefleyecek, dağa taşa devrim yazacak, “Bize devrim gerek” şiarını emekçilerin zihnine kazıyacak bir mücadele programına ihtiyacımız var.

Çok değil, 10 ay önce çıkan ilk sayımızda “emekçilerin gerçek dertlerinin düzen içi sahte umutlara hapsolmayıp Türkiye’nin biricik kurtuluşu olan sosyalizmde karşılık bulmasını sağlayacak olan devrimci cumhuriyetçi siyasi iradeyi yaratmak için” yola çıktığımızı duyurmuştuk. Kastımız “iktidara giden yola ve bu yolun hangi araçlarla, hangi tarzla, hangi kanallardan yürüneceğine dair gerçek bir tartışma ve eylem”di.1“Başlıyoruz,” Devrim, Sayı: 1, Ocak 2020, Kaynak: https://dsosyal.com/devrim/sayi-1/basliyoruz/

Tartışmayı belirli bir olgunluğa ulaştırdığımızı söyleyebiliyoruz. Artık eylem için hızlanma vaktidir.

Eylemden anladığımız hedefsiz, bilinçsiz, plansız bir enerji patlamasıyla her topa kafa uzatmak değil. Mesele, “ülke ölçeğinde sınıflar mücadelesindeki mevcut denge ile sosyalizm hedefi arasındaki boşluğu” doldurmaya2Devrim Çetinocak, “Devrimi Aramak: Strateji Tartışmalarına Giriş,” Devrim, Sayı: 1, Ocak 2020, Kaynak: https://dsosyal.com/devrim/sayi-1/devrimi-aramak-strateji-tartismalarina-giris/ yönelik cüretli, kararlı ve istikrarlı bir devrimci müdahaleyi örgütlemek. Tabii ki bir devrim stratejisi doğrultusunda…

Program ise, devrimci cumhuriyetçi siyasi iradenin devrim stratejisini temel alan eylem kılavuzundan başka bir şey değil.

Nasıl Bir Program?

Alt başlıktaki sorunun evrensel bir yanıtı yok. Daha doğrusu, emekçi halkın belirli bir ülkede iktidarı alma mücadelesine yönelik eylem kılavuzu olarak program, evrenselliğin yanında yerel bir boyut da taşımak durumunda.

Soruya evrensel ve yerel boyutları bir arada ele alarak yanıt vermek gerekirse program, ülkede işçi sınıfının iktidarı alması anlamında devrim ve sosyalizmin kuruluşunu hedeflemek, tepeden tırnağa bu hedefe göre biçimlendirilmek durumunda.

Türkiye nesnelliğine ve Devrim dergisinde somutlanan öznelliğe baktığımızda ise devrim fikrinin güncel ağırlığının ihmal edilebilir düzeyde olduğunu üzülerek saptıyoruz. Dolayısıyla en başta devrim fikri ve seçeneğini emekçi halkın ve siyasetin gündemine sokmayı hedefleyecek, dağa taşa devrim yazacak, “Bize devrim gerek” şiarını emekçilerin zihnine kazıyacak bir mücadele programına ihtiyacımız var.

Özetlemek gerekirse, Türkiye’de devrimci cumhuriyetçi siyasi iradenin öncülüğünde devrim ve sosyalizmin kuruluşunu hedefleyen bir mücadele programından söz ediyoruz. Temel niteliğini bu şekilde saptadığımız mücadele programının köşe taşlarını ise Devrim ve Dsosyal’in uzun sayılmayacak yayın hayatında oluşturduğu birikime yaslanarak ortaya koymaya çalışacağız.

Mülkiyet Ne Yana Düşer?

Üretim araçlarının mülkiyeti, tarih boyunca sosyalistler açısından merkezi bir konu oldu. Tarihin motoru sınıf mücadeleleri ise şaşırtıcı değil.

Konuya yaklaşımımızı yine ilk sayımızda gayet sade bir biçimde ortaya koymuştuk: “Diplomalı ya da diplomasız, eğitimli ya da eğitimsiz fark etmez: Hayatını sürdürmek için çalışmak zorunda olan herkes işçidir ve insanlığın ilerlemesi üretim araçlarının mülkiyetine bu sınıf tarafından el konulmasına bağlıdır.”3Ercan Bölükbaşı, “Devrimcilik ve Gelecek Kavgası,” Devrim, Sayı: 1, Ocak 2020, Kaynak: https://dsosyal.com/devrim/sayi-1/devrimcilik-ve-gelecek-kavgasi/

Devrimcilerin mücadele programı fabrikalar, tarlalar ve siyasi iktidarla birlikte bankalar, yazılımlar, yapay zeka, patentler, endüstriyel ürün formülleri, makinalar ve geri kalan tüm üretim araçlarının tüm toplumun ortak malı olmasını, yani emeğe ait olmasını içerecek.

Bizim emeğimizle üretilip yine bizim emeğimizle yeryüzündeki toplam serveti büyüten her şeyin bize ait olması, adil olmanın yanında daha verimli. Bu sayede tekeller arası rekabetin yol açtığı kaynak israfı engellenecek, kaynaklar ranta değil insanların maddi yaşam koşullarını iyileştirecek gerçek üretime yönlendirilecek, üretilen servet tüm toplum tarafından eşit olarak paylaşılacaktır.

Kapitalist rekabete dair hastalıkların ve verimsizliklerin sosyalist topluma taşınmaması adına kamu mülkiyeti temel alınacak, merkezi planlama uygulanacaktır.

Bağımsızlık Devrimcilerin Eseri Olacak

Döviz kurlarına bakmadığı için Hazine ve Maliye Bakanı bilmiyor olabilir ama bu yazı yazılırken Avro 9,72, Dolar ise 8,35 TL olmuştu. Siz okurken kaç olur bilinmez…

Sıklıkla duyduğumuz “Döviz neden yükseliyor?” sorusu ise yaşadığımız olguyu tersinden ifade ediyor. Avro, Dolar ya da diğer yabancı paralar yükselmiyor, Türk Lirası düşüyor. Yani diğer ülkelerin parası değer kazanmıyor, bizim paramız değer kaybediyor.

Şaşırtıcı değil. 12 Eylül’den bu yana “Elde avuçta ne varsa babalar gibi satıp betona gömen, üretimin her türlüsünü tasfiye edip yağmaya abanan, ülkeyi tuvalet kağıdı bile üretemez hale getiren,”4Mithat Çelik, “Otomobil Yabancı, Yağma Yerli ve Milli,” Dsosyal, 9 Ocak 2020, Kaynak: https://dsosyal.com/makale/otomobil-yabanci-yagma-yerli-ve-milli/ SEKA fabrikası ve Hıfzıssıhha Enstitüsü örneklerinde gördüğümüz gibi “bilim ve endüstriyel üretimi ancak müze olarak sergileyen”5Defne Kıvılcım, “Bir Zamanlar Hıfzıssıhha Vardı,” Devrim, Sayı: 9, Eylül 2020, Kaynak: https://dsosyal.com/devrim/sayi-9/bir-zamanlar-hifzissihha-vardi/ iktidarlar tarafından yönetilen bir ülkenin parası nasıl değer kaybetmesin?

Ekonomik varlıklarımızı yağmalayanlar bir yandan da ABD ve Rusya arasında salına salına Ortadoğu’da maceradan maceraya koşuyor. Türkiye cihatçı katillerin hamisi olarak bölge ülkelerinde karışıklık çıkarmak gibi uğursuz bir role mahkum ediliyor.

Ve birilerinin macerasında yem olarak ortaya atılan halk çocukları en fazla “birkaç tane şehit” olarak anılmaya layık görülüyor. Sanki candan değil elmadan, armuttan bahsedermiş gibi, birkaç tane…

Yani…

Türkiye 1920’lere harap olmuş bir ülke olarak önceliği kalkınmaya veren ve “Yurtta sulh, cihanda sulh” diyerek maceradan uzak duran bir iktidarla girdi. O dönemi andıran özelliklere sahip olan 2020’lere ise sanayisi ve kaynakları yağmalanmış bir ülke olarak önceliği yağmayı sürdürmeye veren ve halkını ateşe atmaktan çekinmeyen maceracı bir iktidarla giriyor.”6“’Birkaç Tane Şehidimiz Var,’” Devrim, Sayı: 3, Mart 2020, Kaynak: https://dsosyal.com/devrim/sayi-3/birkac-tane-sehidimiz-var/

Öyleyse devrimcilerin mücadele programı, Türkiye’nin bağımsızlığını da hedeflemek durumunda. Türkiye’nin ekonomik, siyasi ve askeri tüm bağımlılıklarının sona erdirilmesini, dünya halklarının karşısındaki birincil tehdit olan ABD emperyalizmi ve işbirlikçilerinin Türkiye’de ve başta yakın coğrafyamız olmak üzere tüm dünyada yenilmesini hedefleyen bir programdan söz ediyoruz.

Cumhuriyet Kavgası Dönemsel mi?

AKP’li yıllarda laiklik ve cumhuriyet, siyasal gündemde çokça yer buldu. Sosyalistler ise bu kavramlara bir dönem mesafeli yaklaşırken zamanla bu hatadan vazgeçti. Alınan mesafeyi olumlu bulsak da cumhuriyetçiliği devrimciliğin organik bir parçası olarak tanımlamakta hala ürkek davranıldığını görüyoruz.

Oysa cumhuriyet ile monarşinin, ilericilik ile gericiliğin, Aydınlanma ile muhafazakarlığın karşı karşıya gelişi Türkiye’ye özgü olmayıp “dünya-tarihsel bir durum ve uluslararası bir taraflaşma ekseni olarak Türkiye’ye yansımıştı. Taraflaşmanın miladı ise 1789’du.”7Mithat Çelik, “Cumhuriyetçiliğin Tarihsel Dayanakları,” Devrim, Sayı: 7, Temmuz 2020, Kaynak: https://dsosyal.com/devrim/sayi-7/cumhuriyetciligin-tarihsel-dayanaklari/ Cumhuriyetçiliği AKP’li yıllarda uygulanması gereken ve belirli bir toplumsallıkta taban bulmayı hedefleyen bir dönemsel taktik değil devrimciliğin organik bir parçası, ilericilik-gericilik kavgasını da Türkiye’nin tarihsel fay hattı olarak görmek gerekiyordu.

Aradaki fark küçümsenmemeli. Cumhuriyetçiliği devrimciliğin organik bir parçası sayan ve siyasal kimliğini “devrimci cumhuriyetçilik” olarak tanımlayan bu yaklaşımın programa doğrudan yansımaları olacaktır. Türkiye ilericiliğinin tarihsel problematiklerinin sosyalizme içkin sayılacağı bu yaklaşımda laiklik amasız fakatsız savunulacak, Aydınlama başına ya da sonuna bir rezerv eklenmeksizin bayraklaştırılacak, Cumhuriyet ve Türkiye modernleşmesinin ondan önceki iki dalgası olarak Tanzimat ve Meşrutiyet’in anayasa, yurttaşlık ve ilerleme mücadelesi bizim mücadelemiz sayılacaktır.

Haliyle gericiliğin yurttaşlığa yönelik saldırıları da içi boş demokrasi söylemleriyle kötürümleştirilmeyeceği gibi sınıfsallığın üstünü örttüğü gerekçesiyle önemsizleştirilmeyecek, yurttaşlık kavgası devrim mücadelesinin vazgeçilmezlerinden sayılacaktır. Keza Cumhuriyet’in normlarına ve kurumlarına yönelik karşı devrimci saldırılar da “Yesinler birbirlerini” apolitizmiyle geçiştirilmeyecek, karşı devrimin tasfiye ettiği Cumhuriyet kurumlarının sosyalist ilkeler temelinde yeniden inşası savunulacaktır.

Örneğin kamuculuğu ve planlamayı savunan devrimciler, Sovyetler Birliği’nin dünya ölçeğindeki ideolojik etkisiyle gündeme gelen, TÜSİAD ve tüm gerici iktidarlar tarafından hedef alındığı bilinen, Cumhuriyet’i devlet katında yıktığını saptadığımız AKP tarafından resmen kapatılan Devlet Planlama Teşkilatı’nın mirasına neden sırt çevirsin?

Tüm dünya COVID-19 pandemisiyle altüst olmuşken bu ülkede aşı üretimi yapan, zamanında Yunanistan, Irak, Suriye ve Çin dahil bir dizi ülkeye gönderilen aşı ve serumların üretildiği ve ne tesadüf, yine AKP döneminde kapatılan Hıfzıssıhha’nın mirası devrimciler tarafından neden gündem edilmesin?5Defne Kıvılcım, “Bir Zamanlar Hıfzıssıhha Vardı,” Devrim, Sayı: 9, Eylül 2020, Kaynak: https://dsosyal.com/devrim/sayi-9/bir-zamanlar-hifzissihha-vardi/

Özetle devrimcilerin mücadele programı ayağını Türkiye’ye basacak, Türkiye’nin ilerici birikiminin sosyalist ilkeler temelinde yeniden ayağa kaldırılmasını hedefleyecek kurucu bir program olacaktır.

Giriş için bu kadar yeter sanıyoruz. Emekçilere ülkenin kaderini ellerine alma umut ve kararlılığı aşılayacak bir kavganın yolunu açmaya vesile olması umuduyla…

Notlar:

[1] “Başlıyoruz,” Devrim, Sayı: 1, Ocak 2020, Kaynak: https://dsosyal.com/devrim/sayi-1/basliyoruz/

[2] Devrim Çetinocak, “Devrimi Aramak: Strateji Tartışmalarına Giriş,” Devrim, Sayı: 1, Ocak 2020, Kaynak: https://dsosyal.com/devrim/sayi-1/devrimi-aramak-strateji-tartismalarina-giris/

[3] Ercan Bölükbaşı, “Devrimcilik ve Gelecek Kavgası,” Devrim, Sayı: 1, Ocak 2020, Kaynak: https://dsosyal.com/devrim/sayi-1/devrimcilik-ve-gelecek-kavgasi/

[4] Mithat Çelik, “Otomobil Yabancı, Yağma Yerli ve Milli,” Dsosyal, 9 Ocak 2020, Kaynak: https://dsosyal.com/makale/otomobil-yabanci-yagma-yerli-ve-milli/

[5] Defne Kıvılcım, “Bir Zamanlar Hıfzıssıhha Vardı,” Devrim, Sayı: 9, Eylül 2020, Kaynak: https://dsosyal.com/devrim/sayi-9/bir-zamanlar-hifzissihha-vardi/

[6] “’Birkaç Tane Şehidimiz Var,’” Devrim, Sayı: 3, Mart 2020, Kaynak: https://dsosyal.com/devrim/sayi-3/birkac-tane-sehidimiz-var/

[7] Mithat Çelik, “Cumhuriyetçiliğin Tarihsel Dayanakları,” Devrim, Sayı: 7, Temmuz 2020, Kaynak: https://dsosyal.com/devrim/sayi-7/cumhuriyetciligin-tarihsel-dayanaklari/

Döviz ile destek olmak için Patreon üzerinden bağış yapabilirsiniz.
Türk Lirasıyla destek olmak için Kreosus üzerinden bağış yapabilirsiniz.
Devrim dergisini dijital ya da basılı olarak edinmek, abone olmak için Shopier’daki mağazamıza göz atabilirsiniz.
Mithat Çelik
Author