Türkiye devriminin yolunu arama iradesini ortaya koyanları bu yürüyüşe ortak olmaya çağırıyoruz.
Yeni bir yola çıkıyoruz. Kaynağı eski, yürüyenleri ve yürünüşüyle ise yepyeni bir yol.
Kaynağımız Bastille zindanını özgürleştirenlerle başlayıp 1917’yi yaratanlara uzanır. İktidarı yeryüzüne indirip göğü fethe çıkanlara…
Sonra bu topraklara gelir o zengin, evrensel kaynak. Bu toprağın devrimcisinin elinde buraya ait olur, bu toprağa kök salar. Önce ülkesini yurttaşlık fikriyle, Aydınlanma’yla, Anayasa’yla, Cumhuriyet’le tanıştıranların, ardından da kurtuluş mücadelesini sosyalist kuruluşla taçlandırmak için yola çıkanların, bağımsızlık ve kalkınmanın yolunun sosyalizmden geçtiğini görüp gereğini yapanların elinde olur bu kök salma süreci.
Tarihsel bir adım atıyoruz. Bugünden yarına yeri göğü sarsacağımızdan değil, günü geldiğinde dünyayı bu kez Türkiye’den sarsacak, adını koyalım, Türkiye’de devrim yapacak iradeyi oluşturma yoluna girdiğimiz için tarihsel bir adım bu.
Türkiye’de yobazlar var. Yobazlar kendi işini yapıyor. Yıktıkları Cumhuriyet’in üstünde tepinmeye, ileri ve güzel olan ne varsa kin kusmaya, yağmalamaya doyamadıkları güzel ülkemizin tüm kaynaklarını, tüm güzelliklerini imhaya, peşkeşe devam ediyorlar.
Türkiye’de milliyetçiler var. Milliyetçiler kendi işini yapıyor. Karşı devrim üzerimizden kamyon gibi geçerken alkış tutuyor, ülkemizi ve halkımızı ezip geçen karşı devrim kamyonunun arka lastiği olmaktan keyif alıyorlar.
Türkiye’de sosyal demokratlar var. Sosyal demokratlar da kendi işini yapıyor. Karşı devrim cebren ve hile ile bütün kaleleri zapt etmiş, bütün tersanelere girmiş, bütün orduları dağıtmış ve memleketin her köşesini bilfiil işgal etmişken her şey normalmiş gibi davranmaya, halk düzenin ötesini düşlemeye yönelirken karşı devrime yönelik öfkeyi yavan bir “demokrasi” söylemiyle söndürmeye, şeriatla ölümü gören halkı AB’ci, IMF’ci, NATO’cu bir sıtmaya razı etmeye çalışıyorlar.
Buraya kadar normal, herkes işini yapıyor. Normal olmayan yukarıda sayılanların varlığı değil, sayılmayanın yokluğu. Devrimciler yok, normal olmayan bu.
İddialıyız, bugün Türkiye’de devrimciler yok. Var ama yok. Üstelik bu yokluğun asıl nedeni sayımızın azlığı ya da güçsüzlüğümüz değil. Bunların her ikisi de üzücü gerçekliğimizin parçası, ama durum bundan ibaret değil. Sorunumuz daha derin.
Bugün Türkiye’de devrimci bireyler var, devrimin zorunluluğunu teorik düzeyde bilen öbekler var, ancak bir özne olarak devrimciler yok.
Sorun daha derin dedik. Sorunumuz varoluşsal. Bugün Türkiye’de devrimciyiz diyenler var, bir düzen olarak sosyalizmi savunanlar var, ama devrimi konuşan, devrimin yolunu arayan yok.
Bugün Türkiye’de solcular CHP içindeki koltuk kavgalarını konuşuyor, emperyalist merkezlere kur yapmakla meşgul bir müteahhitle bir faşist eskisinin kerametlerini konuşuyor, kah sosyal demokratların kah radikal demokratların peşinde düzen içi hedeflere nasıl varılacağını konuşuyor ama kimse devrimi konuşmuyor.
Kast ettiğimiz soyut bir devrim ve sosyalizm propagandası değil. Sosyalizmin Türkiye’nin gerçek sorunlarına gerçek bir yanıt ve biricik kurtuluş yolu olarak altının doldurulmasına, dünyanın dinamiklerini ve halkın gerçek gündemlerini devrim hedefiyle birleştirmeye, iktidara giden yola ve bu yolun hangi araçlarla, hangi tarzla, hangi kanallardan yürüneceğine dair gerçek bir tartışmayı ve eylemi kast ediyoruz. Eksik olan bu.
Devrim işte bu eksiği ortadan kaldıracak, emekçilerin gerçek dertlerinin düzen içi sahte umutlara hapsolmayıp Türkiye’nin biricik kurtuluşu olan sosyalizmde karşılık bulmasını sağlayacak olan devrimci cumhuriyetçi siyasi iradeyi yaratmak için yola çıkıyor.
Devrim, geçmişi Cumhuriyet’ten bile öncesine dayanan köklü bir devrimci bir geleneğin üzerindeki enkazı dağıtmak, bu sağlam kökü yepyeni bir filizle yeniden canlandırarak ülkenin bugününde ve geleceğinde söz sahibi kılmak için yola çıkıyor.
Devrim, kendisini Gezi direnişi ve devamında ortaya koyan devrimci yenilenme iradesine sahip, yenilgi görmüş ancak teslim olmamış, kararlı yürüyüşünü sürdürmüş bir genç devrimciler kuşağının sesi, devrim ve sosyalizm mücadelesinin yayın organı olarak yola çıkıyor.
Devrim meleklerin cinsiyetini tartışmayacak. Sosyalizmin yeniden gerçekçi bir seçenek olarak ortaya konmasının, örgütlü bir güçle buluşmasının ve iktidara gelmesinin yollarını tartışacak.
Cumhuriyet kavgasının devrim ve sosyalizm kavgasıyla buluşturulmasının, karşı devrimin yıkılan Cumhuriyet’le birlikte tamamen silmeye çalıştığı yurttaşlığın devrimci bir siyasete güç verecek bir kavga başlığı haline getirilmesinin yollarını tartışacak.
Yağma ve sömürüyle yoksulluğa mahkum edilirken yaşamaktan vazgeçen emekçileri yaşamaya ve ülkesinin kaderini eline almaya sevk etmenin, üretenleri gerçek bir özne haline getirerek iktidara taşımanın yollarını tartışacak.
Şarlatan bir burjuvanın şov malzemesi haline getirdiği teknolojik gelişmelerin işçi sınıfının hayatına, sermaye birikim süreçlerine ve sınıf mücadelesine yansımalarını ve geleceğin sosyalist kuruluşları açısından barındırdığı potansiyeli tartışacak.
Uzun lafın kısası, adının hakkını verecek.
Hem köklü hem yepyeni bir yürüyüşü yeni bir evreye taşırken Türkiye’nin geleceğini sosyalizmde gören, Türkiye devriminin yolunu arama iradesini ortaya koyanları bu yürüyüşe ortak olmaya çağırıyoruz.
Başlıyoruz…