Author

Ercan Bölükbaşı

Browsing

AKP’nin Türkiye’yi emperyalistlerden aldığı güçle emperyalistler için anlamlı bir silaha dönüştürmek için çıktığı serüvenin sonucunda geldiğimiz noktada kan, şiddet, mülteci krizleri ve belirsizlik ülkenin ve bölgenin gerçeği haline gelmiş oldu. Konumuz Türkiye’nin AKP döneminde dış politikası. Ancak Türkiye gibi emperyalist-kapitalist sistemin uzun zamandır parçası olan bir ülkede dış politikaya ilişkin bir tartışmanın ülkenin iç dinamiklerine değinmeden yürütülmesi pek mümkün değil. Sonuçta hem dış politikada hem de içeride ağırlık merkezini ülkenin sermaye sınıfının ve onun temsilcilerinin…

İlerici bir akım olarak sosyalizm, insanın hem doğa üzerinde hem de kendi yarattığı toplumsallık üzerinde kontrolünün artması gerektiğine işaret eder. Hedefe ulaşabilmek için ise dini referansların değil bilimsel bilginin temel alınması, aklın ve mantığın ışığında hareket edilmesi zorunludur. Laiklik Türkiye’de önemli bir kavga başlığı. Bu kavga yalnızca laikliğin tarafında ya da karşısında olmak üzerinden de yürütülmüyor. Kavga aynı zamanda laikliğin tanımıyla da ilgili. Kullanılan genel tanım, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması şeklinde. Oysa tüm…

Her koşulda devrimi arayanlar yurtseverliğe bugün daha da güçlü bir şekilde sarılmak zorunda. Ülkemizi yerli ve yabancı asalaklardan ve her türlü gericinin pençesinden kurtarmak için… Yurtseverlik Türkiye sosyalistleri açısından özellikle son dönemde oldukça tartışmalı bir konu. Kimileri yurtseverlik kavramını işçi sınıfı devrimciliği ile asla yan yana gelemeyecek bir sapma olarak değerlendirirken; kimisi için de yurtseverlik sosyalist hareket tarafından içerilmesi ama tadında bırakılması gereken, aksi halde milliyetçiliğe açılan bir kapıya dönüşme potansiyeli taşıyan bir parça sadece.…

Camiye dönüştürülen Ayasofya’nın açılışında Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın ülkenin kurucusuna lanet okurken elinde olan kılıçtan bahsediyoruz. O kılıç gerçekte belki kınından çıkmadı ama, kadraja girmesi Cumhuriyet’e karşı savaş ilanı yani kılıç çekilmesi anlamını taşıyor. Hemen ardından AKP’nin gayrı resmi yayın organı olan Yeni Şafak’ın dergisinin “Hilafet için toplanın” manşeti ile çıkması da yaşananın basit bir densizlik olmadığının en büyük kanıtı niteliğinde.Peki nasıl oldu da buraya geldik? Cumhuriyet’e meydan okumak, onun kurucusuna lanet etmek ne…

İktidar, son dönemde internet platformları üzerinde denetimini artırmak için yeni yasaları gündeme alıyor. Özellikle Youtube ve Twitter gibi mecralarda “istenmeyen” fikirlerin ve haberlerin yaygınlaşması iktidarın büyük yatırımlar yaparak kurduğu havuz medyası tekeline zarar veriyor. Toplumun bilgi edinme alışkanlıkları dijital alana kaydıkça iktidar da propaganda aygıtlarını buna göre düzenlemek zorunda kalıyor. İnternet için de yeni yasalar ve kısıtlamalar haliyle gündeme geliyor. Konunun bu boyutuna uzun zamandır aşinayız. O yüzden çok da uzatmayalım. Sosyal medya araçlarına ilişkin…

Üretim araçlarının özel mülkiyetinin kaldırılmasının önünde siyasal iktidarın fethinin dışında herhangi bir engel görmüyor, dolayısıyla sosyalizmin temel prensiplerinin uygulanmasının öncesine dair ayrı bir aşama tarif etmiyoruz. Biz, Devrimci Cumhuriyetçilik derken cumhuriyetçiliğe ilişkin bir nitelemede bulunuyoruz. Modern anlamda cumhuriyet kavramı, devletin ve onun birimlerinin yönetimi konusunun herhangi bir dar kesimin veya ailenin özel işleri olarak değil de toplumsal bir faaliyet olarak tanımlandığı yönetim tarzını anlatır. Cumhuriyetten bahsedildiğinde aynı zamanda kraliyetin ve saltanatın yokluğundan ve egemenliğin kaynağının…

Direnişin güncele etkileri hak ettiği değeri görürse hem direniş “Ne günlerdi ama”nın ötesine taşınarak güncel bir başlığa dönüşür hem de kolektif hafızamızın değerli bir parçası haline gelir. Üzerinden 7 yıl geçti. Gezi Parkı’nın savunulması ile başlayan Haziran Direnişi bugün hem çok yakın hem de çok uzak. Bu derginin yazarlarının da aktif olarak içinde yer alması nedeni ile anılarımız hala taze, ancak konumuz okurlarımızın özellikle yaşça en küçük olanları için olsa olsa uzaktan takip ettikleri ve…

Daha hızlı ve daha yüksek kâr oranlarıyla değerlenmek isteyen sermaye bu alanlara yöneliyor, dijitalleşebilecek sektörlerin toplam ağırlığı artıyor ve bu görece boş alana herhangi bir engel olmadan saldıran sermayenin karşısına işçi sınıfının yanıtını mutlaka çıkarmak gerekiyor. Bu yanıt ise elbette örgütlü olmalı. Aslında uzunca bir süredir gündemimizde olan bir mücadele alanı, Koronavirüs salgınının da etkisiyle önem hiyerarşisinde hızla yukarı tırmandı. Nasıl tırmanmasın! Belirsiz bir süreliğine birbirimizi yakından görme, yüz yüze toplantılar yapma, ya da yeni…

Bir üretim biriminde tam otomasyonun hayata geçtiği koşulda; bu üretim biriminin işlevi yalnızca daha önce hammadde, makine ve yazılım üreten sektörlerde biriktirilmiş emek gücünün son ürüne herhangi bir değer katılmadan dönüştürülmesi yani döviz bürosu misali bozdurulması olabilir. Teknolojik gelişmelerin etkileri ve tam otomasyon önermeleri farklı isimler altında (endüstri 4,0, akıllı fabrikalar, vb.) çokça tartışılıyor. Bu tartışmaların odak noktası patron sınıfının ortaya çıktığı günden itibaren sahip olduğu hayalin yani işçisiz fabrikaların artık teknik olarak mümkün olduğu…

Nasıl ki tüm eksiklerine ve hatalarına rağmen cumhuriyet değerlerine hala gereksinim duyuyorsak; bireyi kendi başına değil de toplumun bir parçası olarak anlamlandıran, ona haklarla birlikte toplumsal ödevler de atfeden bu modern kategoriye, yurttaşlığa olan ihtiyaç da yerli yerinde duruyor. “Türk’üz: Cumhuriyet’in göğsümüz tunç siperi; Türk’e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri! Örnektir milletlere açtığımız yeni iz; İmtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitleyiz:” 10. Yıl Marşı Yukarıdaki dizeler, Cumhuriyet’in yurttaşlık anlayışını, onun sınırlarını ve neden yavaş yavaş…