Author

Devrim Çetinocak

Browsing

Ayasofya’nın müze statüsünün kaldırılması süreci Türkiye’de düzen siyasetinin geldiği nokta açısından epey öğretici. Zaten sağcı olan İyi Parti, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi’nin bu hamleyi desteklemesi kimseyi şaşırtmadı. Sonuçta, modern görünmek için 140Journos’ta yayımlanan bir videoda Anıtkabir’e yürürken gösterilmeniz ya da Twitter’da Dark dizisi ile ilgili paylaşımlar yapmanız yeterli. Kimse tutup da partinizin programına, meclis faaliyetlerine ya da yöneticilerinizin açıklamalarına bakacak değil. Olur da birileri bakarsa onları da Erdoğan-Bahçeli ikilisi ile korkutmanız mümkün. Beterin beteri…

Yurttaşlığın ve cumhuriyetin tasfiyesi sınıfsal bir zeminin ürünü olduğu ölçüde bunların kazanılmasına yönelik mücadele aynı zemine yerleşmek zorunda. Yurttaş kategorisi düzen siyasetinde uzunca bir süredir referans noktası değil. Ulus ve cumhuriyet kavramları da benzer bir kaderi paylaşıyor. AKP’de son noktasına ulaşan süreçte, ulus geri plana itilirken bunun yerine millet kavramı geçirildi. Bu tek başına basit bir kelime tercihini ifade etmiyor. Gericilik millet kavramını ulusun yerine koyarken bu kavramın altını dinsel referanslarla dolduruyor. Bu biçimde karşısında…

Sorunların çözümünü “direniş sürecinde şu yerine bu yapılsaydı” temel mantığı üzerine kurulu analizlerle bulmak oldukça güç. Haziran ölçeğinde bir kitlesel harekete öncülük, patlamaya yol açan tepkinin kendisini gösterdiği sürecin bütününe yönelik stratejik ve bütünlüklü müdahalenin nihai adımı olarak tanımlanabilir. Devrim’in bu sayısında Haziran Direnişi’ni merkeze alan farklı değerlendirmelere yer vermeye çalıştık. Yedi yıldır üzerine bu kadar çok değerlendirmenin yapıldığı bir konuda yeni şeyler söylemek ilk bakışta zor gibi görülebilir. Açıkçası bu sayıyı planlarken bu zorluğun…

Günümüzde Türkiye’de de “Ne Yapmalı?” sorusuna verilecek yanıt, Rusya’daki modelin bir kopyasının yaratılmasından değil, Lenin’in düşüncesinin temelinde yatan unsurların doğru bir biçimde algılanarak Türkiye ölçeğinde mevcut tarihsel duruma yanıt verecek biçimde yeniden üretilmesinden geçiyor. Devrim Dergisi’nin yola çıkışındaki temel iddialardan biri sosyalist harekette giderek soyut bir iddia olarak görülmeye başlanan devrim hedefi ile günümüz arasında bir ilişki kurmak, bugünden devrime giden bir stratejinin tartışılmasının platformu olmaktı. İlk sayıda bu arayışı şu biçimde tarif etmiştik: “Devrim…

Hem ortaya çıkan semptomlar hem de bu semptomların görüldüğü ülkeler tek bir gerçeği yüzümüze vurmaktadır: İnsanlık olarak pençeleştiğimiz illetin adı neoliberalizmdir. Tek tek ülkelerin pandemi ile baş etme kapasitesi neoliberalizme maruz kalma düzeyiyle ters orantılı bir seyir sergilemektedir. Diyelim ki ateş, kuru öksürük, yorgunluk ve nefes alma güçlüğü gibi semptomlar gösteriyorsunuz. Bu durumda çevrenizdeki insanlarla mesafenizi arttırmanız ve en yakındaki hastaneye başvurmanız izlenebilecek en mantıklı yol olacaktır. Peki gittiğiniz hastanedeki doktorların koruyucu malzemelerden yoksun olduğunu…

Bize kalırsa bilgi edinme süreci temelde bir arındırma arayışından değil, bütünün sahip olduğu çelişkilerin üzerinde biriktiği kritik halkaların tespiti ve sonrasında geliştirilen devrimci pratik dolayımıyla bütünün giderek daha geniş bir kısmının devrimci öznenin nesnesi haline getirilmesinden geçiyor. Bir şeylere “ideolojik bakmamak gerektiği”, “ideolojik bakışın kişinin ufkunu daratttığı” gibi argümanlarla hepimiz muhatap olmuşuzdur. Akil ve tarafsız bir görünüm verme çabasıyla el ele giden bu sözler ne kadar gerçekçi? İdeolojik olmayan bir bakıştan söz edilebilir mi? Sorulara…

Görevimiz, yoksulluğu kapitalizm içerisinde sürdürülebilir kılmak değil, yoksulluk karşısında verilecek devrimci mücadeleyi sürdürülebilir kılmak ve bu mücadelenin bir sınıf kimliğini inşa etmesini sağlamaktır. Devrim’in ilk sayısında strateji tartışmaları için bir başlangıç yazısı kaleme almıştık. Okurlarımızdan aldığımız yorumlar, devrime yürünecek yolu tartışmanın birincil bir ihtiyaç olduğu yönündeki kanımızı güçlendirdi. Aynı zamanda strateji tartışmalarındaki yaklaşımımızı farklı bağlamlar üzerinden inceltmemiz ve işlememiz yönünde bir ihtiyacı da gündeme getirdi. Elinizdeki sayıda bahsettiğimiz tartışmayı iki ana temel üzerinden çeşitlendirmeyi öngörüyoruz.…