Olağan zamanı 2023’ü gösteren ancak ülkenin mevcut durumu nedeni ile erken sayılacak bir zamandan beri toplumun gündeminde olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini bir süredir tartışıyoruz. Bir önceki yazımızda Selahattin Demirtaş’ın bu seçimlerle ilgili sorduğu soruları yanıtlamaya çalışmış ve kendi sorularımızı sormuştuk.1https://dsosyal.com/kisa-yazi/demirtasin-9-sorusuna-9-yanit/ Bugün CHP genel merkezinde Türkiye İşçi Partisi adına genel başkan Erkan Baş ve beraberindeki heyetin yaptığı ziyaretin sonrasında Erkan Baş’ın bir televizyon kanalına verdiği röportajı konu etmek istiyoruz.2 https://www.youtube.com/watch?v=FBFBKLaR5mg
https://www.youtube.com/watch?v=MFUsw39DozE
https://www.youtube.com/watch?v=tb1ONNpSj5Y
https://www.youtube.com/watch?v=u2vZVf3ICUY&t=604s
***
Konuya girmeden önce iki noktayı belirterek başlamak yerinde olacaktır. Sol içerisinde yapılan eleştirilerin, hele hele eleştiriyi yapanlar ile eleştirinin konusu olanlar daha önce birlikte mücadele etmiş ise oldukça sertleşebildiğini, zaman zaman kişiselleşebildiğini ve faydadan çok zarar getirebildiğini gördük. Bir nedeni mutlaka bu olacaktır ki çoğu zaman eleştiriler doğrudan isim vermeden, kimin neyi önerdiğini belirtmeden yapılıyor. Sonuç olarak da kimin hangi görüşe ne yanıt verdiğinin belli olmadığı bir tartışma ortamı oluşuyor. Biz, eleştiriyi düşmanlık aracı değil, devrim ve sosyalizm mücadelesinin bir gereği olarak değerlendiriyoruz ve eleştirinin muhatabını açıkça belirtmeyi daha doğru buluyoruz.
İkincisi ise özel olarak bizim hareketimizin, bugüne kadar TİP’in yaptıklarını açıkça eleştirmekten imtina etmesidir. Bunu bilinçli olarak tercih ettik. Çünkü yol ayrımına gereğinden fazla odaklanmak hareketimizi baştan sakatlar, devrimci bir yeniden kuruluş sürecine zarar verirdi. Biz bu kaygımızın önemsizleşeceği kadar yol aldık, TİP de bu süreçte üzerinden atlamayı görevden kaçmak olarak değerlendirdiğimiz kalınca bir çizgi çekmiş oldu kendi politikası ile devrimci ihtiyaçlar arasına.
***
Eleştiri dedik ama ziyaretin kendisini eleştirecek değiliz. Biz sol adına konuşan popüler bir parti olan TİP’in görüşmede muhatabına, sonrasında da Erkan Baş’ın yer aldığı televizyon programında ülkeye yaptığı öneriler üzerinden tartışmak istiyoruz. Baş, Türkiye’nin önünde birbirini besleyen iki ihtiyacın yer aldığını söylüyor: Kurtuluş ve yeniden kuruluş.
Kurtuluş Ne Demek?
Baş, kurtuluşun tanımını Erdoğan’dan, “saray rejimi”nden ve AKP-MHP blokundan hemen kurtulmak olarak yapıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimleri için bir “koordinatör” adayı öneriyor. “Sorumlu davranmak” adına da ikinci turda zaten oy verilebilecek bir adayı ilk turda da destekleyebileceklerini ifade ediyor. Eğer kurtuluşun tanımını bu kadar dar tutuyorsanız gerçekten de sorun yok. Ancak o zaman Erdoğan’ın ve sarayının tarih dışı bir kötülük olarak nasıl tepemize indiğini de açıklamak gerekirdi.
Gerçek elbette bu değil. AKP, 2002 yılında sermayenin, gericiliğin ve emperyalizmin bir projesi olarak iktidara geldi. Başından beri de kendisini iktidara taşıyan unsurların programını harfiyen uyguladı. Herhangi bir yurttaşımızın, özellikle de bunca yıl örgütsüz bırakılmış ve siyasi olarak edilgen kılınmışsa; kafasında tarihten, sınıflardan ve çıkarlardan bağımsız bir Erdoğan kurması ve tüm ihaleyi yakın çevresi ile birlikte ona yıkması doğal ve anlaşılabilir bir şeydir. Dolayısıyla kurtuluşu burada görmesinde de garipsenecek herhangi bir yan yoktur. Garip olan, sosyalizm iddiasındaki bir partinin buraya sıkışmasıdır. Çünkü düzenin tüm suçlarını ve nefretini üzerinde toplamış bir Erdoğan’ın sermaye-gericilik-emperyalizm üçlüsüne dokunulmadan tasfiyesi olsa olsa bu üçlünün sırtındaki yükten kurtuluşu olur. Baş’ın koordinatör adayda birleşmeyi önerdiği muhataplarının izlediği strateji tam da budur.
Sermaye iktidarını, kapitalizmi geçtik; yalnızca AKP’den kurtulmaktan söz edeceksek bile kronometreyi 2002’den başlatmak zorundayız. Halkın alın teriyle var edilen kamu kuruluşlarının yağmalanmasını, tarikatların palazlanmasını, Türkiye’nin yabancı sermayeye bütünüyle bağımlı hale getirilişini konuşmak durumundayız. Başarılı olur ya da olamaz bilemeyiz ama CHP’nin başını çektiği düzen muhalefetinin vaadi saydıklarımızla “helalleşmek”, 2002 AKP’sini bu sefer Erdoğan olmadan yeniden yaratmak. Erkan Baş’ın sözcük tercihini eleştirdiği ama çağrıya gerekçe olan hassasiyeti anladığını belirttiği “helalleşme” çağrısının Fethullahçılar ve yetmez ama evetçiler dahil AKP artıklarında büyük bir coşkuyla karşılanmasının nedeni başka türlü açıklanamaz.
Kurtuluş istiyorsak suç ortaklarını ayırmak yok, hepsinden birlikte kurtulacağız.
Sol Neden Var?
Baş, halkın özneleşmesi gerektiğine dair görüşlerini aktarıyor ve toplumun geniş kesimlerinin siyasete katılımının önemini vurguluyor. İnsanların etken olmaya davet edilmesini çok değerli buluyoruz ve katılıyoruz. Öte yandan soyutta ifade edilen ile somutta önerilenin ise oldukça uyumsuz olduğunu görüyoruz. Çünkü Baş, herkese ve özellikle örgütlü kesimlere “grupsal ve partisel çıkarları” bir yana bırakarak kendi hedeflerine odaklanmaya ara verme ve düzen muhalefetinin genel stratejisinin edilgen bir parçası olma çağrısı yapıyor.
“Grupsal ve partisel çıkar” ile kastedilenin sosyalistlerin kendi propagandası, eylemi, söylemi ve adayları ile Cumhurbaşkanlığı seçiminde yer alması olduğu açık. Bu durumun çıkar kavramı ile ifade edilmesinin yakışıksızlığını bir gaf olarak değerlendirsek ve hoş görsek bile talebin anlamının sosyalist iddiaların önemli bir uğrakta ifade edilmemesi olduğu gerçeği değişmiyor. Oysa biz yurttaşlarımızın özneleşmesinden örgütlenmelerini, kendi kaderlerini ellerine almalarını ve emeğiyle geçinen herkesin kurtuluşu için mücadeleye dahil olmalarını anlıyoruz. Türkiye’nin en önemli uğraklarından birinde bu mücadelenin ötelenmesi ise nesne haline gelmek anlamına geldiği gibi solun görevden kaçması sonucunu da doğuracaktır.
TİP lideri, CHP ile görüşmesinden bahsederken Millet İttifakı’na alternatif ya da rakip olmadıklarını; Cumhur İttifakı’na karşı daha kararlı ve militan, kuvvetli bir muhalefet oluşturma iddiası taşıdıklarını söylüyor. “Daha” vurgusunun oldukça öznel ve ölçülemez olmasını bir yana bıraksak bile örneğin Millet İttifakı’nın Kemal Derviş dönemi çağrıları ile sosyalistlerin ekonomideki gidişata karşı oluşturmaları gereken muhalefet arasındaki farkı bu şekilde ifade edemeyeceğimiz açık olmalı. Biz bambaşka bir şey istiyoruz ve düzen, iktidarı ve muhalefeti ile birlikte dönüp dolaşıp halka aynı şeyleri vadederken bu isteği geri çekmenin sorumluluktan kaçmak olduğunu düşünüyoruz.
Sol, her türlü siyasal basınca karşı Türkiye’nin sorunlarına kendi çözümlerini kararlılıkla ve militanca anlatmak ve yurttaşları bu çözümler için mücadeleye dahil etmek için var.
Yeniden Kuruluş için Ne Yapmalı?
Erkan Baş’ın kurtuluşu yalnızca bugünün AKP’si ile sınırlandırması yeniden kuruluş konusundaki görüşleri ile birbirini tamamlayıcı nitelikte. Ona göre önemsenmesi gereken CHP’nin sağa açılım stratejisi nedeni ile dışarıda bırakılan toplumsal kesimlerin temsilcilerini meclise taşımak ve referanduma gitmeden anayasa değişikliği sağlayacak 400 muhalefet milletvekiline ulaşmak. Bu sayede CHP ve sağcı müttefikleri iktidar olacak; HDP’nin başını çektiği ve TİP’in de yer aldığı üçüncü ittifak ise yeni dönemin “denge ve denetleme işlevini” gören muhalefeti olacak. Ziyarette kendi deyimleriyle ana muhalefet bayrağını devralmaya gidenler bugün Millet İttifakı’nın verdiği sözlerin takipçisi olacak. Bu takibin yeniden kurulacak rejimdeki misyonunu ise şu şekilde ifade ediyor: “İktidar her rejimde var: krallıklarda var, diktatörlüklerde var, faşizmde var. Demokrasi, muhalefetin olduğu rejimdir. Ayrım noktası burasıdır.”
Devrimci olanın tümüyle ve açıkça dışlandığı, sosyalistlere oldukça yabancı bir demokrasi tanımına dayanan bu önerinin her parçasını ayrı ayrı eleştirmek mümkün olsa da biz bütün olarak değerlendirelim. Bu çizilen tablonun yeniden kuruluş olarak işaret edilmesinin Türkiye’nin mevcut gidişatını anlamamak olduğunu düşünüyoruz. Bize göre Millet İttifakı’nın sağcılığı bir seçim ya da seçmene yönelme tercihi olmanın çok ötesinde, sermayenin bugünkü ihtiyaçları için bir güvence anlamını taşıyor.3https://dsosyal.com/kisa-yazi/helallesme-nereden-cikti/ Dolayısıyla önerdikleri model ve verdikleri sözler sosyalistlerin takipçisi olabileceği şeyler değil. Yeniden kuruluşun herhangi bir siyasi öneri veya talep ya da temelden bir dönüşüm konusunda değil de meclis aritmetiği üzerinden ifadesi gerçek konuyu bütünüyle ıskalamak anlamına geliyor.
Oysa, yeniden kuruluş için devrim hedefine odaklanmış bir örgütlülüğe, bu örgütlülük etrafında birikmiş bir güce ihtiyaç var. Bu güç de hedef yokmuş gibi davranarak değil, ancak önüne çıkan tüm uğraklarda hedefi örgütleyecek siyasetin üretimi ile biriktirilebilir. Cumhurbaşkanlığı seçimleri ülkenin bütünüyle yeniden kurulması gerekliliğinin tartışılabileceği ve yurttaşların zihninde AKP’de cisimleşen yağma düzeninden gerçekten kurtulmak için mücadeleye katılabileceği bir olanağı barındırıyor.
Memleketin çıkarına olan, seçimlerde sorumlu davranmak ve AKP’ye karşı birikmiş öfkeyi devrimci iddialarla buluşturmaktır. Yeniden kuruluş bu gerçek görevi yerine getirerek sağlanabilir. Tartışmayı meclis aritmetiğine ve sosyalistlerin özne olamayacağı varsayılan ikinci tur hesaplarına sıkıştırmanın bu görevle örtüşmediği açık.
Sosyalistlere düşen, Türkiye siyasetinin geleceğindeki etkisinin yüksek olacağı görülen cumhurbaşkanlığı seçimlerine kendi adaylarıyla girerek seçimleri devrimci iddiaları halkla buluşturmanın ve halkı siyasetin öznesi haline getirmenin aracı haline getirmek.4https://dsosyal.com/kisa-yazi/sosyalistler-ve-cumhurbaskanligi-secimleri/ Yani verili güç dengesini bahane edip düzen muhalefetinin stratejisine eklemlenmek değil, dengeleri devrimci siyaset lehine değiştirmek için müdahalede bulunmak, devrimci siyasetin kulvarını büyütmek.
Notlar:
[1] https://dsosyal.com/kisa-yazi/demirtasin-9-sorusuna-9-yanit/
[2] https://www.youtube.com/watch?v=FBFBKLaR5mg
https://www.youtube.com/watch?v=MFUsw39DozE
https://www.youtube.com/watch?v=tb1ONNpSj5Y
https://www.youtube.com/watch?v=u2vZVf3ICUY&t=604s
[3] https://dsosyal.com/kisa-yazi/helallesme-nereden-cikti/
[4] https://dsosyal.com/kisa-yazi/sosyalistler-ve-cumhurbaskanligi-secimleri/