Büyüyen bir özne giderek daha fazla iş yerinde, havzada, emekçi mahallesinde patronlara karşı emekçilerin sözü ve yumruğu olur. Dosta güven, düşmana korku verir. Ve umut olur.
Sözün bittiği yerdeyiz. Ya da kolektif dağarcığımızı zorlayıp bambaşka bir sözü örgütleyecek yerde. Geçtiğimiz ayın sonlarında aldığımız çok acı bir haber, söylenmiş tüm sözlerin ağırlığını azaltıyor. Bambaşka sözler üretmeyi dayatıyor.
Ölüm en büyük gerçeklik. Her ölüm erkendir ama genç yaşta gelen ölüm daha fazla etkiler duyanları. Hele bir de kişinin bilinçli bir tercihi sonucunda geldiyse etkisi daha ağır olur.
Bir genç öldü. Genç bir kargo emekçisi yaşadığı hayatı ve kendisine vaat edilen geleceği anlamsız bulduğunu ifade eden bir not bırakarak canına kıydı. Çok ağır bir not.
Furkan’ın bıraktığı not bir yanıyla yağmacıların yarattığı ülkenin gençliği getirdiği noktayı gösteriyor. Yaşadığı hayattan bunalan, ömrünü çürüten hayat koşullarının sonunda iyi ihtimalle bir ev bir de araba vaat eden bir gelecek için çabalamayı anlamsız bulan, kendi yaratmadığı adaletsiz koşullardaki haline bakıp kendini eksik ve yetersiz gören… ülkemiz gençliğinin resmi budur.
Furkan’ın gidişi diğer yanıyla da bizim, ülkeyi değiştirme iddiasındakilerin yüzüne inen bir tokat. Bugüne kadar yapamadıklarımızın bedelini hatırlatıyor.
Sömürüyü sonlandıramadık. İşçilerinin, gençlerinin mutlu olduğu, geleceğe güvenle baktığı bir ülke yaratamadık. Açlığın, yoksulluğun, işsizliğin kökünü kazıyamadık. Uzun lafın kısası, devrim yapamadık.
Devrimler, öznel ve nesnel koşulların çakıştığı özel anlardır. Bir ülkede bu çakışmanın henüz gerçekleşmemiş olması tek başına öznenin sorumluluğu olamaz. Ama öznenin gerçekleştireceği nicel ve nitel sıçramanın ülkenin bugününde ivedi etkileri olur.
Büyüyen bir özne giderek daha fazla iş yerinde, havzada, emekçi mahallesinde patronlara karşı emekçilerin sözü ve yumruğu olur. Dosta güven, düşmana korku verir. Ve umut olur. Emekçilere sömürü ve eşitsizliğin olmadığı bir ülke yaratma, anlamlı ve onurlu bir kavganın parçası olma umudu aşılar. Örgütlü siyasal mücadele, ufuktaki devrimi yakınlaştırmanın yanında böyle bir etki de yaratır.
Furkan’ın gidişi, sırtımızdaki yükün ağırlığını artırıyor. Ülkeye dair sorumluluğumuz büyük. Bu sorumluluğu yerine getirmede gecikmenin bedeli ağır.
Türkiye devrimcilerini arıyor. Türkiye’nin devrimcilere ihtiyacı var. Devrimcilerin de daha fazla vakit yitirmeden ülkenin emekçilerine umut olacak, parçası olmaktan onur duyulacak bir kavgayı örgütleme, devrim için harekete geçme görev ve sorumluluğu var.
Bir can daha yitirmeyelim diye…