Bizi doğrulanmamış söylentilerden daha çok ilgilendiren, bu iki istifa ve feda tercihinin iktidar blokunun gerilimlerini ve bununla bağlantılı olarak rotadan yoksunluğunu göstermesi.
Kasım ayı, AKP iktidarı açısından çalkantılı geçti. Erdoğan, bildiğimiz ve bilmediğimiz kimi nedenlerden ötürü kendisi için önemli olan iki ismi feda etmeyi tercih etti. Önce damadını, sonra da 2001 yılında yola beraber çıktıkları içinde hala yanında olanlardan birini…
Her iki istifa hakkında da söylentilerin ardı arkası kesilmedi. Yalan mıydı, sayfa mı hacklendi, danışıklı dövüş müydü, istifayı Erdoğan mı istedi, Soylu gibi blöf mü yaptı, tartışma yaratan açıklamaları Erdoğan mı sipariş etti, döviz rezervlerinin eridiğini Erdoğan iki gün önce mi öğrendi…
Damat hala ortalıkta görünmediği için söylentiler de bitmiyor. Yurt dışına çıktığı ya da çıkmaya hazırlandığı da iddia edildi, bir yerlerde ev hapsinde tutulduğu da. Halka yapılması gereken açıklama yapılmadıkça söylentilerin şiddetinin ve yaygınlığının artması da söz konusu olabilir. Bizi doğrulanmamış söylentilerden daha çok ilgilendirense bu iki istifa ve feda tercihinin iktidar blokunun gerilimlerini ve bununla bağlantılı olarak rotadan yoksunluğunu göstermesi.
At İzi İt İzine Karışınca…
8 Kasım Pazar akşamı Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın Instagram hesabından “At izi it izine karıştı” ve “Sonumuzu hayreylesin” gibi imalı ifadelerin yer aldığı bir istifa mektubu paylaşıldı. Bir bakanın istifasını Instagram’dan açıklaması, açıklamadaki yazım yanlışları ve 27 saat boyunca konu hakkında resmi açıklama yapılmaması, AKP iktidarının ciddiyetsizliğinin göstergeleri olarak tarihe geçti.
Erdoğan’ın damadı ve iktidarın çevresindeki en gözde sermaye gruplarından birinin önemli bir ismi olan, gerek farklı devlet kurumlarının yönetim kademelerinin belirlenmesinde gerekse kamu ihalelerinin dağıtımında etkili olduğu bilinen, kendine ait bir trol ordusu bulunan bir bakanın üstünün çizilmesi ilk bakışta şaşırtıcıydı. Ancak “Böyle olacağı belliydi” diyemesek de kimi işaretler vardı.
Türkiye kamuoyunda seçim anketleri sık sık gündeme gelir. Bunların önemli bir bölümü saha araştırmalarına dayanmaz ve ticari reklam ya da siyasi manipülasyon amaçlıdır. Ancak şu ana kadar siyasi manipülasyonlardan uzak durduğu görülen ve 23 Haziran 2019’de yenilenen İstanbul Büyükşehir Belediye seçiminde CHP’nin AKP’ye yüzde 9 fark atacağı gibi açıklandığı dönemde ihtimal verilmeyen isabetli sonuçlara ulaşabildiği bilinen KONDA’nın Ekim ayı sonlarında açıkladığı anket sonuçları Saray’da yankılanmış olmalıdır.
KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, bu dönemde Cumhur İttifakı’nın toplam oyu yüzde 47,3’e düşerken (AKP yüzde 36,7, MHP yüzde 10,6) CHP, İYİP ve HDP’nin toplam oyunun yüzde 47,9’a geldiğini, DEVA, Gelecek ve Saadet gibi partilerin oyları eklendiğinde muhalefetin yüzde 50’yi aştığını açıkladı. Aynı anketin ekonomiyle ilgili bulguları da iktidar açısından iç karartıcıydı: Halkın yüzde 70’inin ekonomik kriz beklediği ve sıkıntısız geçinebildiğini söyleyenlerin yüzde 18’de kaldığı ortaya çıkmıştı.1“Son Anket: AKP’nin Oyunda Büyük Düşüş,” Cumhuriyet, 21 Ekim 2020, Kaynak: https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/son-anket-akpnin-oyunda-buyuk-dusus-1775143
İlgili anket sonucu açıklandıktan birkaç gün sonra Malatya’da – Erdoğan’ın dibine kadar gelebilmesinden güvenilir bir AKP üyesi olduğu anlaşılan – bir esnaf AKP’li Cumhurbaşkanı’na “Eve ekmek götüremiyoruz” deyince “Bu bana abartılı geldi, al keyif çayı iç” yanıtıyla karşılaşıyordu.2Video için bkz. https://www.youtube.com/watch?v=Fw2D4-dF9uw Ardından Meral Akşener zaman zaman yaptığı “Ya damat ya millet” uyarısını 3 Kasım Salı günü İYİP grup toplantısında yineliyor3“Akşener’den Cumhurbaşkanı Erdoğan’a: ‘Ya Berat Albayrak, Ya Millet,’” Milli Gazete, 3 Kasım 2020, Kaynak: https://www.milligazete.com.tr/haber/5668412/aksenerden-cumhurbaskani-erdogana-ya-berat-albayrak-ya-millet Akşener aynı uyarıyı 28 Mayıs 2019’da da yapmıştı. Bkz. “Meral Akşener: Bir Karar Verin, Ya Damat Ya Millet,” Milli Gazete, 28 Mayıs 2019, Kaynak: https://www.milligazete.com.tr/haber/2567661/meral-aksener-bir-karar-verin-ya-damat-ya-millet, aynı hafta hızlı bir yükselişle Dolar 8,5 TL’yi, Avro ise 10 TL’yi geçiyordu.
İlgili dönemde Bülent Arınç, Fuat Oktay ve Süleyman Soylu gibi isimlerden Erdoğan’a “Albayrak görevden alınmazsa Anadolu illerinden 40’ın üzerinde AKP milletvekilinin DEVA ve Gelecek partilerine gideceği” istihbaratı gittiği iddia edildi. Bu söylentinin doğruluğunu teyit etmemiz mümkün değilse de ekonomik göstergelerin AKP tabanında yarattığı rahatsızlığın Erdoğan’ı adım atmaya zorladığı görülüyor. Ekonomiyi acilen toparlamaları gerektiğini fark ettiler ve sermayenin hilafına kamucu bir kalkınma hamlesi yapmaya niyetleri ve yeterlilikleri olmadığı için Albayrak’ı harcayarak yabancı sermaye girişi sağlamayı hedeflediler. Düne kadar “Damat olsun çamurdan olsun” diyen Erdoğan’ın iktidarını tehlikede gördüğü noktada en yakınını harcaması şaşırtıcı sayılmamalı. Tabii Erdoğan bu dönemde tabandaki homurdanmaların yanı sıra dünyadaki gelişmelerin de basıncını hissetmiş olmalı.
Trump’la tuhaf bir denge tutturan Erdoğan’ın ABD Başkanlık seçimini Joe Biden’ın kazanmasının ardından Batı’yla gerilimlerini kontrol alma zorunluluğu hissettiği açık. Emperyalist-kapitalist sistem içindeki çatlakları görüp oluşan boşluğu değerlendirmekte cüretli davranan Erdoğan’ın oynayabileceği boşluklar azaldığında geri vites yapmaktan kaçınmayacak bir pragmatist olduğu unutulmamalı. Bir süredir Batılı merkezlerle gerçek gerilimler yaşayan Erdoğan’ın Batı karşıtı retoriğini gereğinden fazla ciddiye almanın yararı yok. Bunun siyasal tartışma konularında da yansımaları var.
Hukuk Reformundan Bakla Kazığına
Erdoğan ve yakın kurmayları Kasım ayı ortalarından beri “hukuk reformu” söylemini dilden düşürmüyor. Bu söylemle neyi kastettikleri ve neyi hedefledikleri tam olarak anlaşılamasa da Bülent Arınç’ın istifasıyla sonuçlanan süreç birtakım ipuçları veriyor.
Erdoğan’ın “hukuk reformu” söylemini ısıttığı bir dönemde partisinde “özgül ağırlık” sahibi olduğuna inanan ve zaman zaman MHP’yle ittifakı ve KHK’ları eleştiren çıkışlar yapan Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Bülent Arınç, bir canlı yayına katılarak Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğunu eleştirdi, Demirtaş’ın “Devran” kitabının okunmasını tavsiye etti4“Bülent Arınç: Kavala’nın Tutuklu Kalmasına Hayret Ediyorum, Demirtaş da Tahliye Olabilir,” Birgün, 19 Kasım 2020, Kaynak: https://www.birgun.net/haber/bulent-arinc-kavala-nin-tutuklu-kalmasina-hayret-ediyorum-demirtas-da-tahliye-olabilir-323544 ve “yanlış yaptığını” söylediği hakimlere aba altından sopa gösterdi: “Ergenekon davaları da böyleydi. Ama şimdi o Ergenekon’da karar veren hakim ve savcıların nerede, hangi durumda olduklarına bakın lütfen.”5“Yargıdan Saraya Çok Sert Yanıt,” Odatv, 20 Kasım 2020, Kaynak: https://odatv4.com/yargidan-saraya-cok-sert-yanit-20112015.html Meali şu: Zamanında Fethullahçı hakim ve savcıları tetikçi olarak kullandık ama sonra onları günah keçisi ilan ettik, şimdi kimisi tutuklu kimisi firarda. Bir başka siyasi manevra yapıp Demirtaş’ı, Kavala’yı bırakmaya karar verirsek bu kez kabak size patlar.
MHP’den gelen sert tepkiler ve Erdoğan’ın “fitne ateşi” yorumunun ardından Arınç beklendiği üzere istifa etti. Ancak Arınç gibi tecrübeli ve Erdoğan’ı yakından tanıyan bir siyasetçinin kendini bir anda bu kadar boşa düşürmesi tuhaf. Daha geçen aya kadar Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi olarak görevde olan Arınç bu çıkışı tamamen kafasına göre mi yaptı? Arınç Erdoğan’la gerçekten bu kadar zıt mı düşünüyor? Erdoğan’ın “hukuk reformu” açıklamasından vazife çıkarıp kendince hamle yaptı da ortada mı kaldı? Ya da Arınç’ın dillendirdiği politika değişikliği Erdoğan açısından masaya geldi de MHP’nin “ittifaktan çekilme” şantajı mı geri adım attırdı? Hepsi mümkün olan bu senaryolardan hangisinin gerçek olduğunu bilemesek de Erdoğan’ın manevra kabiliyetinin azaldığını görebiliyoruz. Biden rüzgarının etkisiyle olsa gerek, ara sıra gündeme gelen “Geleceğimizi Avrupa’da görüyoruz” çıkışları üzerinden Batı’yla pürüzleri gidermek istediğinin sinyallerini verse de gerisi gelmiyor.
Diğer yandan AKP’nin başkanlık sisteminin mantığından kaynaklanan “yüzde 50 artı 1” arayışı nedeniyle henüz ittifakını sonlandırmaya cesaret edemediği MHP kendi ağırlığını hissettirmekten ve AKP’nin olası manevralarının önünü kesmekten geri kalmıyor. Bahçeli’yi eleştiren Kılıçdaroğlu’na yanıtın MHP’li siyasetçiler yerine “Akıllı ol” “Ulan dürzü” ve “Seni bakla kazığı ile tanıştırırım” gibi laflarla tehdit savuran Alaattin Çakıcı’dan gelmiş olması not edilmeli.6“Alaattin Çakıcı’dan Kılıçdaroğlu’na Tehdit!” Cumhuriyet, 17 Kasım 2020, Kaynak: https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/alaattin-cakicidan-kilicdarogluna-tehdit-1791742 Afla dışarı çıkardığı Çakıcı gibi çete liderlerini siyasetin gündeminde tutma ısrarı, MHP’nin ittifaktaki ağırlığını kullanarak Türkiye siyasetine ayarı olarak okunmalı. Durumu toparlamak için “Çakıcı’nın tehdidine soruşturma açıldığı” iddia edilse de Kılıçdaroğlu’na tehdidinin üzerinden bir ay geçmişken kendisinin henüz ifadeye çağrılmamış olması ve her konuda yorum yapan AKP’li Cumhurbaşkanı’nın bu konuda sessiz kalması, MHP’nin verdiği ayarın AKP tarafından kabul edildiğini gösteriyor.
Yani dünyadaki dengenin kendisine tanıdığı manevra alanının daraldığını öngören Erdoğan, ekonomide damadını harcayarak uluslararası sermayeye göz kırparken iç siyasette Biden rüzgarıyla tam uyum yakalayacak adımları atmaktan şimdilik geri duruyor. Bu noktada düzen muhalefetinin stratejisi üzerine de birkaç şey söylemek gerekiyor.
Düzen Muhalefeti Neye Muhalif?
İktidar bloku bir dizi noktada sıkışırken düzen muhalefetinin temel tezi, tek adam rejimi sürdükçe ve hukuk devleti olmadıkça yabancı sermayenin Türkiye’ye yatırım yapmayacağı ve dolayısıyla Türkiye ekonomisinin düze çıkamayacağı. Bu teze kendileri de ikna olduğu için Türkiye ekonomisindeki kötü gidişin süreceği ve ekonomik çöküşün AKP’ye iktidarı kaybettirmesi beklentisiyle seçime kadarki dönemi etliye sütlüye karışmadan geçirmeyi hedefliyorlar. Bu beklenti iki açıdan sorunlu.
İlk sorun, düzen muhalefetinin stratejisine dayanak oluşturan temel tezle ilgili: Sermayenin yatırım yaptığı ülkelerdeki halkın özgürlüğünü dert ettiğini kim nereden çıkarıyor? 17 Aralık Perşembe günü Dsosyal’in Haftalık programında Ümit Akçay’ın ekonomideki gelişmelere dair yorumları, bu beklentinin ne kadar gerçek dışı olduğunu yalın biçimde ortaya koydu. Akçay’ın da belirttiği gibi, sermaye bir yere yatırım yaparken demokrasiyle ilgilenmez, öncelikle karlılığa bakar ve girdiği gibi çıkabilme güvencesi bekler. Bunun için demokrasinin asla bir kriter olmadığı açık. Öngörülebilirlik anlamında belki hukuk devleti talep edebilir, ama talep ettiği taahhütler sunulduktan sonra ülke halkının hukuktan nasibini alıp almaması sermayenin umurunda olmaz.Dolayısıyla muhalefetin iktidara geliş koşulu olarak gördüğü ekonomik daralmanın süreceği kesin değil. İşçileri ölüm pahasına çalıştırarak adı konmamış bir sürü bağışıklığı politikası uygulayan AKP iktidarı, pandeminin atlatılmasının ardından “kontak kapatmamış olma” durumunu avantaja çevirerek seçimlere ekonominin görece rahatladığı, işsizliğin azaldığı bir ortamda girmeyi başarabilir.7Haftalık #25, Dsosyal, 17 Aralık 2020, Kaynak: https://www.twitch.tv/videos/840655723
İkinci sorun ise, halkın edilgenleştirilmesiyle ilgili. Gerçek bir siyasal alternatifin ortaya konulmadığı koşullarda ekonomik çöküşün kendiliğinden iktidar değişikliğine yol açması zorunlu değil. Baskıyla, zorbalıkla, adam kayırmacılıkla, sadaka politikalarıyla gerici iktidar bir kez daha yoksulları kendine tabi kılarak sandıktan çıkmayı başarabilir.
Velev ki düzen muhalefetinin tüm beklentileri gerçekleşti ve AKP iktidarı ekonomik çöküşün altında kalarak iktidarı kaybetti. Sermayenin talep ettiği “yapısal reformları” uygulamayı, “dostlarımız” dedikleri AKP eskileriyle iktidara gelerek ekonomi ve siyasette AKP’nin ilk yıllarına dönüşü ve iktidarı AKP’nin kurucu kadrolarıyla paylaşmayı vaat eden bir proje iktidara taşındığında ne değişecek? Emek düşmanı politikalara, tarikatlara göz kırpmaya, emperyalizme bağımlılığa devamı vaat eden bir anlayışın iktidar gelmesi neden devrimcilerin derdi olsun?
Ana muhalefet ve “dostları” Biden gemisinde “normalleşme” yolculuğuna çıkma hayalleri kurmaya devam edebilirler. Biz almayalım. Elimizdeki olanaklarla devrimin gemisini inşa eder, açık denizlere onunla açılırız.
Normalleşmeye değil, karşı devrimin yarattığı yıkımın tamamıyla hesaplaşarak yeni ve sosyalist bir cumhuriyete varmak için…
Notlar:
[1] “Son Anket: AKP’nin Oyunda Büyük Düşüş,” Cumhuriyet, 21 Ekim 2020, Kaynak: https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/son-anket-akpnin-oyunda-buyuk-dusus-1775143
[2] Video için bkz. https://www.youtube.com/watch?v=Fw2D4-dF9uw
[3] “Akşener’den Cumhurbaşkanı Erdoğan’a: ‘Ya Berat Albayrak, Ya Millet,’” Milli Gazete, 3 Kasım 2020, Kaynak: https://www.milligazete.com.tr/haber/5668412/aksenerden-cumhurbaskani-erdogana-ya-berat-albayrak-ya-millet Akşener aynı uyarıyı 28 Mayıs 2019’da da yapmıştı. Bkz. “Meral Akşener: Bir Karar Verin, Ya Damat Ya Millet,” Milli Gazete, 28 Mayıs 2019, Kaynak: https://www.milligazete.com.tr/haber/2567661/meral-aksener-bir-karar-verin-ya-damat-ya-millet
[4] “Bülent Arınç: Kavala’nın Tutuklu Kalmasına Hayret Ediyorum, Demirtaş da Tahliye Olabilir,” Birgün, 19 Kasım 2020, Kaynak: https://www.birgun.net/haber/bulent-arinc-kavala-nin-tutuklu-kalmasina-hayret-ediyorum-demirtas-da-tahliye-olabilir-323544
[5] “Yargıdan Saraya Çok Sert Yanıt,” Odatv, 20 Kasım 2020, Kaynak: https://odatv4.com/yargidan-saraya-cok-sert-yanit-20112015.html
[6] “Alaattin Çakıcı’dan Kılıçdaroğlu’na Tehdit!” Cumhuriyet, 17 Kasım 2020, Kaynak: https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/alaattin-cakicidan-kilicdarogluna-tehdit-1791742
[7] Haftalık #25, Dsosyal, 17 Aralık 2020, Kaynak: https://youtu.be/6qKPJSkfqpY