2020 yılına damgasını vuran COVID-19 pandemisi, Türkiye’de de hayatı altüst etti. Salgınla mücadele hem bilimsel bakış açısını hem de halk sağlığı perspektifini zorunlu kılarken bunların ikisinden de yoksun olan AKP iktidarı, salgın yönetiminde tümüyle çuvalladı. AKP iktidarının salgın yönetiminde imza attığı 10 skandalı Dsosyal okurları için derledik.
1) Umre ziyaretleri zamanında durdurulmadı
Ocak 2020 itibariyle tüm dünya COVID-19 salgınına karşı teyakkuza geçerken AKP iktidarı “Geliyorum” diyen tehlikeyi ciddiye almadı. Suudi Arabistan’ın salgın nedeniyle yurt dışından umre ziyaretlerini durdurma kararı aldığı 27 Şubat’a kadar AKP iktidarı umreye gidişleri durdurmadı. 2020 yılında Türkiye’den toplam 21 bin kişi umreye gittiği halde yalnızca 15 Mart’ta yurda dönüş yapan 5300 kişilik son kafile karantinaya alındı. Bu kafilenin gelişinden bir gün önce Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, daha erken tarihlerde ülkemize dönmüş olan 15 bin umreciye “Evden çıkmayın” tavsiyesi yapmakla yetindi.
Ankara, Konya, Isparta ve İstanbul gibi illerde umrecilerin karantinaya alınması için KYK yurtları apar topar boşaltılarak bu yurtlarda kalan öğrenciler gece yarısında kapının önüne konuldu. Anadolu Ajansı karantinadaki umrecilerin yurtlarda çok rahat ettikleri, kendilerini evlerinde gibi hissettikleri yönünde haberler servis ederken kimi umreciler ise sosyal medya hesaplarından paylaştıkları videolarda üniversitelilerin kaldığı yurtları ahıra benzeterek tepki topladı.
2) Son dakikada sokağa çıkma yasağı
10 Nisan Cuma günü akşamı, gece yarısına iki saat kala 30 büyükşehir ile Zonguldak’ta hafta sonu sokağa çıkma yasağı uygulanacağı ilan edildi. Yasağın iki saat kala ilan edilmesi, temel ihtiyaç maddelerini temin etmek için marketlere akın eden yurttaşların sosyal mesafe kuralının zorunlu olarak ihlal etmesine yol açtı. 10 Nisan gecesi yaşanan kaos için yandaşların yanı sıra kimi sosyal medya hesapları alışverişe giden yurttaşları suçlayarak Luppo ve kola alan kişilerin fotoğraflarını öne çıkarsa da o gece yapılan alışverişlerde ağırlıkla ekmek, su, makarna, bakliyat ve süt gibi temel ihtiyaç maddelerinin alındığı ortaya çıktı.
10 Nisan skandalında AKP hükümetinin iç gerilimlerinin de rol oynadığı iddia edildi. Sokağa çıkma yasağı TRT tarafından 21.45’te duyurulurken İçişleri Bakanlığı hesabından ilk açıklama 22.08’de yapılarak yasakla ilgili genelgenin 22.15’te açıklanacağı duyuruldu. Kimi yorumcular yasak kararının aynı akşam geç bir saatte AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya iletildiğini, bakanlık yasağın ayrıntılarını tarif eden bir genelge üzerinde çalışırken dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’a bağlı Pelikan ekibinin kaos yaratarak Soylu’yu zor durumda bırakmak için yasağı TRT üzerinden sızdırdığını iddia etti. Soylu, 12 Nisan Pazar akşamı yaşanan kaosla ilgili “Sorumluluk şahsıma aittir” diyerek Twitter hesabından istifasını duyurduysa da Cumhurbaşkanlığı gecenin ilerleyen saatlerinde istifanın kabul edilmediğini açıkladı.
3) Maske dağıtımı yılan hikayesine döndü
Maske kullanımı, hijyen ve sosyal mesafe ile birlikte salgına karşı en güçlü önlemler arasında yer alıyor. Kamusal alanlarda maske kullanımının zorunlu tutulması gibi haklı bir önlemin uygulanabilmesi için yurttaşların maskeye erişiminin sağlanması gerekliyse de AKP iktidarı maske dağıtımını yılan hikayesine çevirdi. Maske dağıtımıyla ilgili Devrim dergisinin Mayıs 2020 sayısında yer alan satırları biraz yorucu da olsa tekrar okumakta yarar var:
“Önce eczanelerde satılacak dediler. Muhalefet belediyeleri toplu taşıma araçlarında ücretsiz dağıtınca ‘Tamam, biz de dağıtıyoruz’ dediler. PTT’nin sayfasından başvurun dediler, sistem çökünce e-devletten de başvurulacak dediler. Başvurular yapıldı, az sayıda kişiye ‘Şahsım’ imzalı poşetle gönderildi. Sonra SMS atacağız, eczanelerden alacaksınız dediler. Haftalar geçti, SMS alan da oldu alamayan da. Kimi eczanelerde maske kalmadığı için SMS işe yaramadı. Bu arada maske satışı da yasaklandığı için parasıyla da maske bulunamadı. Bu yazı yazıldığı sırada tüm sigortalı çalışanların çalıştığı kurumdan maske alacağı açıklanmıştı. Siz bu yazıyı okuyana kadar uygulama değişti mi bilmiyoruz. İş yerlerine maske kaç zamanda ulaşacak, evden çalışma düzenine geçilen iş yerlerinin çalışanları sosyal mesafe kuralını ihlal etmeden maske alabilecek mi zaman gösterecek.”1Devrim, “Korona ve 1 Mayıs,” Devrim, Sayı: 5, Mayıs 2020, Kaynak: https://dsosyal.com/devrim/sayi-5/korona-ve-1-mayis/
Bu satırların yayımlanmasını takip eden yaklaşık sekiz ayda zaman ne mi gösterdi? Çoğu iş yerinin maske alamadı. Ama sigortalı çalışanların maskeyi iş yerlerinden alacakları karara bağlandığı için çalışanlara hiç SMS gelmedi. Eczanelere gelen az sayıda maske günün erken saatlerinde tükendiği için SMS gelen yurttaşlar maske bulmakta zorlandı. Hükümet sonunda maske dağıtımını beceremeyeceğine kanaat getirip 1 TL fiyat limitiyle maske satışını serbest bıraktı.
4) Muhalefet belediyelerine engel çıkarıldı
Salgının ekonomik etkilerine karşı emekçilere gerekli desteği vermeyen AKP hükümeti, muhalefet belediyelerinin konuyla ilgili çalışmalarına engeller çıkardı. Belediyelerin herhangi bir izin almadan bağış toplama hak ve yetkisi olduğu halde Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerinin bağış çağrısı İçişleri Bakanlığı tarafından “kanuna aykırı yardım toplama” kapsamında değerlendirilerek inceleme başlatıldı. Yine bakanlığın ve valiliklerin girişimiyle belediyelerin banka hesaplarına bloke konularak toplanmış olan bağışlara el konuldu.
Nisan ayında sokağa çıkma yasağı uygulanan hafta sonlarında yoksul mahallelerde ücretssiz ekmek dağıtımı yapan Adana Büyükşehir Belediyesi de Adana Valiliği tarafından engellendi. Adana’da belediyenin ekmek dağıtımında görev alan üç gönüllü, dağıtımın ertesi günü evlerinden gözaltına alındı.
5) Kent suçları tam gaz
AKP iktidarı, COVID-19 pandemisini kent suçlarını sürdürmek için fırsata çevirdi. Zemin uygunluğu, rüzgar durumu, yeşil alan tahribatı ve ulaşımla ilgili tüm uzman görüşlerini bir tarafa bırakarak rant için İstanbul Havalimanı’nı Kuzey Ormanları’nın ortasına inşa ederek 2018’de hizmete açan iktidar, günün birinde bu ucube terk edilerek Atatürk Havalimanı’nın yeniden hizmete açılmasını engellemek için Mayıs ayında Atatürk Havalimanı arazisinde Prof. Dr. Murat Dilmener Acil Durum Hastanesi’ni hizmete açtı.
Uzmanlar, hem inşa edilen hastanenin havalimanı pistine ciddi biçimde zarar verdiğini hem de uçak iniş ve kalkışlarının yaratacağı olumsuzluklar nedeniyle hastane yapıldıktan sonra buranın havalimanı olarak kullanılmasının imkansız hale geldiğini ifade ediyor. Acil durum hastanesi için bir dizi alternatif yer bulmak mümkün olsa da hükümet, pandemiyle mücadeleyi bahane edip ülkemizin değerli bir varlığını tahrip ederek sicilindeki kent suçlarına bir yenisini eklemeyi tercih etti.
6) AKP’lilere yasak yok
Salgınla mücadelede sosyal mesafe kuralları büyük önem taşısa da AKP’liler kendi faaliyetleri için ya önlemlere aykırı olarak özel izinler çıkardılar ya da yürürlükteki kısıtlamaları alenen ihlal ettiler. 1 Mayıs ve diğer resmi bayramların kutlanmadığı, dernek genel kurullarının yasaklandığı koşullarda müzeden camiye çevrilen Ayasofya’nın açılışı yüz binlerce kişinin katılımıyla yapıldı. 30 Ağustos kutlamaları salgın nedeniyle yasaklanırken 31 Ağustos’ta AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan Giresun’da sosyal mesafenin hiçe sayıldığı bir parti mitingi yaptı. Eylül ayı boyunca İstanbul’da diğer siyasi partilerin etkinliklerinin salgın nedeniyle engellenirken 12 Eylül’de Erdoğan’ın katılımıyla “AK Parti İstanbul 100 Bin Yeni Üye Programı” yapılıyor, İstanbul Valiliği ise bu etkinlik tartışma konusu olmasın diye düğün, nikah, nişan, kına gecesi gibi etkinlikleri yasaklayan genelgeyi 14 Eylül’den itibaren geçerli olacak biçimde düzenliyordu.
AKP’liler, önlemleri kendilerine yontarak ayarlamanın yanında karar altına alınmış kısıtlamaları alenen ihlal etmekten de çekinmediler. Eylül ayında Antalya Korkuteli’nde AKP Gençlik Kolları Başkanı’nın düğününde sosyal mesafe uyarısı yapan polis memuru sürgün edildi. Kasım ayında ise Bursa’da aralarında bakan yardımcısı da bulunduğu iddia edilen 50 kişilik bir grup, önlemler kapsamında lokantalar kapatıldığı halde bir lokantayı açtırıp topluca yemek yedi, ihbar üzerine lokantaya gelen polis ekiplerini korumalar içeri almadı.
7) Hekimler hedef alındı
Salgınla mücadelede ön cephede görev alan hekimler ve onların meslek örgütü TTB (Türk Tabipleri Birliği), iktidar temsilcileri tarafından sürekli olarak hedef alındı. TTB Nisan ve Eylül aylarında tespit edilmiş 350 bin vakanın toplumdan gizlendiğini belirterek açıklanan vaka sayılarının gerçeği yansıtmadığını kamuoyuyla paylaştıktan sonra iktidar ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli “TTB kapatılsın” derken AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan da TTB’nin “terörle iç içe” olduğunu iddia ederek barolar gibi yapısının değiştirilebileceğini ilan etti. Hekimlerin yasal temsilcisi konumundaki TTB, sözde salgınla mücadelenin istişare edildiği il pandemi kurullarına da dahil edilmedi. TTB’nin iktidarın hışmını çeken iddiaları ise ilerleyen zamanlarda bizzat Sağlık Bakanı Koca tarafından kabul edilerek günlük vaka sayısının 30 bine dayandığı ilan edildi.
8) Vaka sayıları yanlış açıklandı
AKP iktidarı gerek patronların çıkarlarına uygun olmayacak önlemleri almaktan kaçınmak gerekse salgınla mücadeledeki başarısızlığını gizlemek için salgının gidişatıyla ilgili gerçekleri gizledi ve topluma yanlış bilgi verdi. 28 Temmuz tarihine kadar günlük vaka sayısına ek olarak toplam yoğun bakım ve entübe hasta sayıları ilan edilirken 29 Temmuz’da vaka yerine tıp literatüründe uzlaşılmış bir tanımı bulunmayan hasta sayısı ilan edildi. Bunun yanında yine tanımı belli olmayan “ağır hasta” sayısı ile hastalarda zatürre oranı yayımlanmaya başlandı. Bu değişikliğin gerekçesi, günlük tablolarda düzenli olarak kötüye giden objektif verilerin gizlenmesinden başka bir şey değildi, zira yoğun bakım ve entübe hasta sayıları 1 Haziran’da sırasıyla 651 ve 283 iken, son kez açıklandıkları 28 Temmuz’da bu sayılar 1208 ve 403’e çıkmıştı.
Sağlık Bakanı Koca, 30 Eylül’de “Her vaka hasta değildir. Çünkü testi pozitif çıktığı halde hiçbir semptom göstermeyenler var ve büyük çoğunluğu bunlar oluşturuyor” diyerek halka yalan söylendiğini kabul etmiş oldu. Vaka sayıları ise ancak bundan iki ay sonra, 25 Kasım’da 28 bin 351 olarak açıklandı. Daha öncesinde benzer vaka sayılarına ulaşıldığını dile getirmiş olan TTB’nin yanı sıra CHP milletvekili Murat Emir hükümet tarafından hedef alınmıştı.
AKP’nin verilere dair manipülasyonları, 25 Kasım’dan itibaren açıklanan sayılarla resmen kabul edilen çarpıtmalardan ibaret değil. Dünya Sağlık Örgütü testi negatif çıkmakla birlikte klinik bulguları COVID-19’a işaret eden kişilerin de pozitif vaka sayılmasını tavsiye etse de Sağlık Bakanlığı bu durumdaki hastaları hiçbir zaman pozitif vaka olarak kabul etmedi. Bunun yanında yoğun bakım servislerinde COVID-19 tedavisi gören hastalardan yaşamını yitirenlerin ölüm öncesi ya da sonrasında yapılan son testleri negatif çıktığı takdirde bunların ölüm nedenlerinin sisteme COVID-19 olarak girilmesi de il sağlık müdürlükleri tarafından engellendi. Bunlara ek olarak, salgınla mücadele için zorunlu olan yaygın test uygulaması Türkiye’de hiçbir zaman hayata geçirilmedi. Bu nedenle salgına dair gerçek veriler aslında hiçbir zaman hiçbir kurum tarafından toplanmadı.
9) Karantina süresini patronlar belirledi
Sağlık Bakanlığı 6 Eylül’de testi pozitif çıkanların evde karantina süresini 14 günden 10 güne indirdi. AKP iktidarıyla uzun yıllardır yakın ilişkileri olduğu bilinen TOBB Başkan Yardımcısı Rıfat Hisarcıklıoğlu, Twitter hesabından yaptığı açıklamada “Özelikle sanayi işletmelerimizde yaşanan sıkıntıları çözmek üzere Sağlık Bakanlığı Kovid-19 yakın temasta 14 günlük karantina süresini 10 güne indirdi” ifadelerine yer vererek güncellemenin tıbbi bir değerlendirmeye değil, patronların talebine dayandığını itiraf etti. Hisarcıklıoğlu, aynı açıklamasında güncellemeyi “PCR testi negatif çıkar ve semptom gelişmezse 7. günün sonunda karantina bitirilebilecek ve 8. günde işe dönüş sağlanabilecek” şeklinde ayrıntılandırarak karantina süresinin fiilen yarıya indirildiğini ortaya koymuş oldu.
Toplu taşıma araçları, servisler ve üretim mekanlarında sosyal mesafe kurallarına uyma şansı olmadan işe gidip gelmeye ve çalışmaya zorlanan işçilerin toplumda salgından en fazla etkilenen kesim olduğu DİSK’in raporları başta olmak üzere bir dizi veriyle ortaya konulmuştu. AKP iktidarı, patronları salgının etkilerinden korumak için işçileri ölüme göndermeye devam ediyor.
10) Patrona teşvik, emekçiye açlık
COVID-19 pandemisi tüm dünyada ekonomiyi altüst ederken Türkiye’de salgının faturası emekçi halka kesildi. Hükümet yasal olarak ödemekle yükümlü olduğu emekli maaşlarını ödemiş olmakla övünürken ekonomide emekçileri değil patronları kollayan önlemler almayı tercih etti. Pandemi nedeniyle işten çıkarmanın yasaklandığı ilan edilerek kamuoyu yanıltılırken uygulamada patronların çıkarları gözetiliyor. İşten çıkarma yasağıyla birlikte işverenlere çalışanlarını tek taraflı ücretsiz izne çıkarma hakkı tanınırken ücretsiz izindeki işçilere yalnızca günlük 39 TL, yani aylık 1168 TL gelir desteği verilerek ortalama işsizlik maaşından daha düşük olan bu ücretle geçinmeleri bekleniyor. Ücretsiz izne çıkarılan bir işçi, itiraz hakkı bulunmadığı gibi kıdem ve ihbar tazminatını da talep edemiyor. Bu nedenle ücretsiz izne çıkarılan emekçiler, farklı bir iş bulduklarında mevcut işlerindeki özlük haklarından feragat etmeye zorlanıyorlar.
Ücretsiz izin ve kısa çalışma ödeneği gibi uygulamalar, işverenler tarafından fırsata çevriliyor. Çok sayıda işletme, çalışma yoğunluğu ve gelir düzeyi değişmediği halde çalışanlarını kağıt üzerinde ücretsiz izne çıkarma ya da kısa çalışma ödeneğine başvurma yoluyla masrafları hukuksuz biçimde devlete yüklerken bu konuda yeterli denetim ya da caydırıcı bir uygulama yapılmıyor. Bunun yanında metal sektöründen sivil toplum kuruluşlarına farklı sektörlerde ücretsiz izin uygulamasının işverenler tarafından hakkını arayan işçilere koz olarak kullanıldığı, anayasal haklarını kullanarak sendikalaşan işçilerin ücretsiz izne çıkarılarak cezalandırıldığı kamuoyuna yansıyor.
Notlar:
[1] Devrim, “Korona ve 1 Mayıs,” Devrim, Sayı: 5, Mayıs 2020, Kaynak: https://dsosyal.com/devrim/sayi-5/korona-ve-1-mayis/