Çevre krizine çözüm adına bilim insanları açısından önerilen adlı adınca var olan ekonomik düzenin değiştirilmesi talebi ve ekonominin büyüme odaklı değil “aydınlanmış insanların çıkarları” doğrultusunda şekillendirilmesi istemi ise sosyalizmin tezleri ile belirgin bir uyumluluğa sahip.

Ekolojik felaket, iklim krizi gibi tartışma başlıkları dünya ve Türkiye kamuoyu için yabancı olmayan başlıklar. Bunun ötesinde kamuoyunun azımsanamayacak bir kısmının, birbirine yakınsayan değerlendirmeler ve gerekçeler ile insanlığın ekonomik faaliyetlerinin, insanlığın içerisinde bulunduğu ekosistemin devamlığını ve bunun bir uzantısı olarak insan türünün devamını ve insanlığın refahını tehdit eder bir seyir izlediği ve bunun durdurması gerektiği konusunda benzer düşüncelere sahip olduğu söylenebilir. Fakat uzun süre doğa bilimlerine ait bir tartışma olarak görülen, dolayısıyla çözümü ve değerlendirilmesi yoğunluklu olarak doğa bilimcilerden beklenen “ekolojik kriz”; Gelecek İçin Cumalar (Fridays for Future) hareketi ve özellikle bu hareketin temsilci figürü Greta Thunberg çevresinde yoğunlaşan tartışmalar ile toplumsal bir kriz olarak kamuoyu gündeminin ilk sıralarına tekrardan yerleşti.

Türkiye’de, başka ülkelerden daha belirgin bir biçimde, sosyalist solun etki alanının dışında şekillenen çevre eylemlerine dair Türkiye sosyalist hareketinin tavrı ise bu eylemlere pasif destek vermenin ötesine geçmiyor. Bu durumun ortaya çıkmasında fiili olanaksızlıklar ve alanda yetkin kadro eksikliği gibi bir dizi problemin etkisini göz ardı etmemekle beraber, Türkiye sosyalist hareketinin çevre krizine dair kamuoyu ortalamasının ötesine geçen bir değerlendirmesinin ve bu küresel olgu ile ilişkilenmek adına bir yol haritasının bulunmamasının önemli etmenler olduğunu da kabul etmek gerekiyor.

https://academic.oup.com/bioscience/article/67/12/1026/4605229

Bahsedilen toplumsal hareketlilik hali ile nasıl ilişki kurulacağı bir dergi yazısı ile çözülebilir bir problem değil, fakat Türkiye sosyalist hareketinin konuya üzerinde daha fazla biriktirmeye, daha fazla kafa yormaya ihtiyaç duyduğu bu yazının yazarı açısından çok açık. Bu sebeple Türkiye devriminin rotasını arama iddiası ile yola çıkan dergimizin ilk sayısında çevre felaketine ve bu başlık üzerine şekillenen harekete dair bir ön değerlendirme yazısının anlamının yüksek olduğu kanaatindeyim. Türkiye sosyalist hareketinin bu başlıkta da kendi sesini bulmasında ön açıcı olması dileği ile çevre felaketine dair genel bir değerlendirme ile başlayalım.

“Kaygılı Bilim İnsanları Birliği” (Union of Concerned Scientists) tarafından 1992 yılında yayınlanan “Dünya Bilim İnsanlarının İnsanlığa Uyarısı” adlı metin, bilim camiasının çevre krizi olarak tanıdığımız problemi kamuoyuna şiddetle dayattığı ve çevre krizinin insanlığın devamlılığını zan altında bıraktığını ilan ettiği metin olarak tarihsel bir önem taşıyor.1Worlds’ Scientists Warning to Humanity, Union of Concerned Scientists, 2012 https://www.ucsusa.org/sites/default/files/attach/2017/11/World%20Scientists%27%20Warning%20to%20Humanity%201992.pdf Yayınlandığı dönemde hayatta olan Nobel ödüllü bilim insanlarının çoğunun desteklediği açıklama, insanlık ile doğanın bir çarpışma rotasında ilerlediğinin ilanı ile başlayıp, dünyada bildiğimiz biçimde yaşamın devam edebilmesi için insanlığın bütününü acil önlemler almaya davet ederek sonlanıyor. Yaşamın ve onun sürekliliği için ihtiyaç duyduğu çevreye yönelik tehditleri birkaç başlık altında tanımladıktan sonra tehdidin ortadan kalkması için yapılması gerekenleri sıralayan bilim insanları, “Bu bilgi üzerine hareket etmenin altruistik (diğerkâm) bir tavır olmadığı, aksine böylesi bir tavrın aydınlanmış insanlığın kendi çıkarını gözetmesi anlamına geleceğini” özellikle vurguluyorlar. İnsanlığın ortak çıkarı tanımı ile aydınlanmacı ve modernist bir tarih algısıyla yazıldığını belli eden metnin talepleri arasında yoksulluğun ortadan kaldırılmasının ve cinsiyetler arasında eşitliğin sağlanmasının da bulunduğunu belirtmenin de ayrı bir önemi var.

Bilim insanlarının, 2017 yılında 25 yıl önce yayınlanan Bilim İnsanlarının İnsanlığa Uyarısı’nın aciliyetini ilan ettiği problemlerin çözümü konusunda ne kadar yol alındığını değerlendirmek üzere yeni bir toplu metin kaleme almış olmaları, bize yukarıdaki paragraftaki tartışmayı güncelleme olanağı sunuyor. Geçen 25 sene içerisinde ozon tüketici gazların salınımı, içme suyu kaynaklarının korunması, okyanus ekosistemlerinin korunması, orman yıkımının durdurulması, biyoçeşitliliğin korunması, iklim değişiminin önlenmesi ve hızla yükselen insan nüfusunun kontrol altına alınması gibi başlıklardan sadece bir tanesinde pozitif bir trend yakalanmış durumda.2World Scientists’ Warning to Humanity: A Second Notice, William J. Ripple, Christopher Wolf, Thomas M. Newsome, Mauro Galetti, Mohammed Alamgir, Eileen Crist, Mahmoud I. Mahmoud, William F. Laurance, 184 ülkeden 15,364 bilim insanı imzacı , BioScience, Volume 67, Issue 12, December 2017, Pages 1026–1028, https://doi.org/10.1093/biosci/bix125 Sözü bilim insanlarına bırakırsak: “İnsanlığın yaygın bir sefalet ve felaket boyutlarında biyoçeşitlilik kaybını engellemek için çevresel sürdürülebilirliği süregelen ekonomik sistemden daha yüksek olanbir modeli benimsemesi gerekiyor. Bu reçete dünyanın ileri gelen bilim insanları tarafından 25 sene önce net bir biçimde şekillendirilmiş olsa dahi, çoğu başlıkta onların uyarılarını önemsememiş gözüküyoruz. Çok kısa bir süre sonra bu düşüş eğrisini terk etmek için çok geç olacak ve neredeyse zamanımız kalmadı.”

Akademik camianın açıklamaları ve sunduğu veriler ışığında, var olan sosyal ve ekonomik ilişkilerde radikal değişiklikler olmadığı takdirde insanlığın bir çevre felaketine doğru gittiği reddedilemez bir gerçek. Felakete doğru gittiğimizin hissedilir ve duyumsanır olmaya başladığı günümüzde bu gerçek özellikle Batı coğrafyasında genç kuşakların politika ile ilişki kurmasında önemli bir faktör haline gelmiş durumda. Siyasal tercihlerinden bağımsız olarak Gelecek İçin Cumalar hareketi ve sahip olduğu kitlesel destek, çevre felaketi konusundaki toplumsal duyarlılığın olgusal kanıtı sayılabilir.

Çevre krizinin politik yansımalarına dair değerlendirmelere başlamadan önce Gelecek İçin Cumalar hareketine dair kısa bir özet, yazının devamı için toparlayıcı bir nitelik taşıyacaktır. Kendi internet sitesinde hareket ortaya çıkışını 2018 Ağustos’unda, o zaman 15 yaşında olan Greta Thunberg’in Paris İklim Anlaşmasının gerekliliklerini uygulanması talebi ile İsveç Parlamentosu’nun önünde başlattığı oturma eylemine dayandırıyor.3About #FridaysForFuture, https://www.fridaysforfuture.org/aboutSosyal medyanın etkisiyle başka ülkelerde de karşılıklarını yaratan bu eylem kısa süre içerisinde süresiz oturma eyleminden, her cuma tekrarlanan bir forma dönüşüyor. Yine kendi internet sitesinde beyan ettiği üzere hareket, “çevre krizini çözmek için üretilen bütün çözümleri takdir ediyor.” Bu açıklamadan da görüleceği üzere, hareket kendisini çevre krizinin çözecek aktör olarak sunmak yerine, insanları bütün güç odaklarını bu sorunun çözümü doğrultusunda sıkıştıracak bir biçimde eylemliliğe davet ediyor.

İnsanlığın geleceğini tehdit eden küresel bir sorunla alakalı geniş kitlelerin sorumluluk hissediyor ve eyleme geçiyor olması insanlığın ve dünyada yaşamın devamlılığının garanti altına alınması açısından değerli olduğu gibi sosyalist hareket açısından da bir dizi olanak ifade ediyor. Genel toplumsal hareketlilik hali ve bunun yarattığı imkanların ötesinde, aydınlanma düşüncesindeki kamu çıkarı ile benzer bir karaktere sahip insanlığın çıkarları düşünsel zemininin kuvvet kazanması da sosyalistler açısından değerli bir gelişme. Siyaseten güç arttırmayı başaran sosyalist hareketin, çevre mücadelesinin bu alanda biriktirdiklerinden beslenerek ideolojiler alanında ağırlığını pekiştirmesi mümkün. Çevre krizine çözüm adına bilim insanları açısından önerilen adlı adınca var olan ekonomik düzenin değiştirilmesi talebi ve ekonominin büyüme odaklı değil “aydınlanmış insanların çıkarları” doğrultusunda şekillendirilmesi istemi ise sosyalizmin tezleri ile belirgin bir uyumluluğa sahip.

Çevre krizi ile mücadele etmenin yöntemi, kriz insanlığın bütününü tehdit ettiği ölçüde, siyasi pozisyonlarından bağımsız olarak bütün kişiler ve kurumlardan doğa bilimlerinin dikte ettiği çözümlerin hayata geçirilmesini talep etmek biçimine kolaylıkla dönüşebiliyor. Bahsedilen krizden kurtulmanın bütün insanlığın çıkarına olması; üstünkörü bir bakışla krizin kendisini siyasetler üstü, çözümünü ise teknik bir başlık olarak anlamayı kolaylaştırıyor. Kamuoyunda yaygın bir biçimde görülen bu algının, günümüzdeki çevre hareketini şekillendiren düşünsel kodlardan birisi olduğunu söylemek mümkün. Böylesi bir yaklaşım çevre krizinin toplumsal uzamının anlaşılmasını zorlaştırdığı gibi, çözüme giden yolu da bir sis perdesinin altında bırakıyor. Toplumun ortak bir çıkarı olduğu ve toplumun bütün fertlerinin bu çıkara akıl yoluyla ulaşabildikleri önermesi ve bu önermenin üzerine kurulan modern yurttaşlık zemini politik bir karaktere sahip olduğu gibi, bu zeminin dışında kalan toplulukların “aydınlanmış insanlığın çıkarına” talepler üretmesi ve eyleme geçmesi beklentisi herhangi bir gerçekçiliğe sahip değil. Diğer yandan “büyüme temelli ekonominin yeniden gözden geçirilmesi”4World Scientists’ Warning to Humanity: A Second Notice, William J. Ripple, Christopher Wolf, Thomas M. Newsome, Mauro Galetti, Mohammed Alamgir, Eileen Crist, Mahmoud I. Mahmoud, William F. Laurance, 184 ülkeden 15,364 bilim insanı imzacı , BioScience, Volume 67, Issue 12, December 2017, Pages 1026–1028, https://doi.org/10.1093/biosci/bix125 açıkça kapitalist üretim biçiminin kendisinin tartışılmaya açılması talebi gibi önerilerin uzlaşmaz sınıfsal karşıtlıklardan ve her düzeyde siyasetin etkisinden bağımsız bir şekilde algılanıp tartışılmasının sınıflı toplumların tarihine dair bildiğimiz her şeye aykırı olduğunun ayırdına varmak gerekiyor.

Çizdiğimiz tablo sosyalist solun çevre krizi ve çevre hareketi ile sağlıklı bir ilişki kurabilmesi adına bir yolun başlangıcına işaret ediyor. Çevre krizine verilen tepkiler sosyalizmin düşünsel atmosferi ile uyumlu olmanın ötesinde sosyalizmin güncelliği ve zorunluluğu konusunda ikna ediciliği hayli yüksek önermelerin önünü açıyor. Başka bir açıdan bakıldığında bir politizasyon problemi yaşayan çevre hareketi, ikaz eden, doğruyu gösteren bir öbek olmaktan çıkıp, çevre krizinin çözümünde gerçek bir aktör haline gelebilmek; bu bağlamda da insanlar açısından bir taraf beyanı ve sözünü söyleme platformu olmaktan kurtulup, insanları gerçek anlamda özneleştirebilmek adına sosyalist hareketle yakınlaşmaktan ciddi fayda sağlayabilecek konumda. Bu hassas noktada çözücü iradeyi kendisini bir iktidar alternatifi olarak yeniden kurmayı hedefleyen sosyalist hareketten, yani kendimizden beklemek en tutarlı yaklaşım gibi gözüküyor.

Notlar:

[1] Worlds’ Scientists Warning to Humanity, Union of Concerned Scientists, 2012 https://www.ucsusa.org/sites/default/files/attach/2017/11/World%20Scientists%27%20Warning%20to%20Humanity%201992.pdf

[2] World Scientists’ Warning to Humanity: A Second Notice, William J. Ripple, Christopher Wolf, Thomas M. Newsome, Mauro Galetti, Mohammed Alamgir, Eileen Crist, Mahmoud I. Mahmoud, William F. Laurance, 184 ülkeden 15,364 bilim insanı imzacı , BioScience, Volume 67, Issue 12, December 2017, Pages 1026–1028, https://doi.org/10.1093/biosci/bix125

[3] About #FridaysForFuture, https://www.fridaysforfuture.org/about

Döviz ile destek olmak için Patreon üzerinden bağış yapabilirsiniz.
Türk Lirasıyla destek olmak için Kreosus üzerinden bağış yapabilirsiniz.
Devrim dergisini dijital ya da basılı olarak edinmek, abone olmak için Shopier’daki mağazamıza göz atabilirsiniz.
Sinan Akmeşe
Author