Üniversite yemekhanelerine gelen zamlar bir süredir gündemde. Bu zamlarla ilgili tartışmalar ister istemez eğitim hakkına, ya da eğitimin bedelinin kimin tarafından karşılanması gerektiği konusuna uzanıyor.
Tartışmak istediğimiz mesele ise şu şekilde özetlenebilecek liberal görüş: Eğitim bireysel fayda sağlar. Bireyin kendi becerilerini geliştirmesi sonucunda daha iyi iş bulmasına ve daha çok para kazanmasına neden olur. O halde eğitimin bedelinin kamu tarafından yani konu ile alakasız vatandaşların vergilerinden karşılanması adil olmaz. Devlet, eğitime kaynak ayırmamalıdır.
Bu düşüncelere birçoğumuz, özellikle sarayın bütçesini ve yandaşlara akıtılan kaynakları gerekçe göstererek “gözünüze dizine dursun” tepkisini veriyoruz haklı olarak. Peki Türkiye’de kamu kaynakları bu şekilde savrulmasaydı, birilerinin cebine akıtılmasaydı… O zaman eğitimin parasız olmasını savunmaktan vazgeçecek miydik?
Kuşkusuz hayır.
Öncelikle eğitimin bireysel olduğundan daha çok toplumsal bir ihtiyaç olduğunu vurgulamak gerekiyor. Hatta son dönemde yaşanan üniversite enflasyonunun da etkisiyle çoğu durumda ülkemizde üniversite eğitiminin bireye maddi açıdan getiri sağlamadığını kolaylıkla kanıtlayabiliriz. Toplum açısından ise eğitim ihmal edilemeyecek bir öneme sahip olma durumunu hala koruyor. Eğer çağı yakalamaktan, kalkınmaktan, sosyal sorunlarımızı anlamaktan ve çözmekten, kendi hayatımızı düzenleme becerisi elde etmekten bahsedeceksek; bunun için toplumda nitelikli eğitim alabilmiş insan oranının yükseltilmesine ihtiyaç duyduğumuz kesin. Toplumumuz var olmaya devam edecek ve geleceğe taşınacaksa, klişe falan çok da takmadan ezbere yapıştırmak gerek: Eğitim Şart!
Bireysel düzeyde ise eğitim bir hak olarak değerlendirilmeli. Toplumun bir parçası olan bireyin insanlığın evrensel birikiminden faydalanma ve ona katkı yapma hakkı; bir başka deyişle kendini ve içinde yaşadığı toplumu geliştirme hakkı. Bu hakkın herkes tarafından kullanılabilmesi için ise piyasa etkisinin dışında olması, yani bedelinin kamu tarafından karşılanıyor olması şart. Liberaller başlangıç noktasını eşit varsayarak eşit koşullarda bir yarış düşlerler hep. Ancak ne başlangıç koşulları eşittir ne de temel bir insan hakkı yarış kuralları ile belirlenebilir. Toplumda yaşayan ve eğitim çağındaki bireyler farklı maddi koşullara sahip ailelerden gelebilirler. Ya da hepten ailesiz büyümüş olabilirler. Çok yetenekli ya da çok zeki olabilirler. Ya da yaşıtlarının çok daha gerisinde olabilirler. Olumlu ya da olumsuz bir sürü özelliğe sahip olabilirler ama bunların önemli bölümünü kendileri seçmemişlerdir. Dolayısıyla “adil olmak” adına, tüm bu durumun sorumluluğunu bireylerin üstlenmelerini beklemek kabul edilemez.
Kamu bütçesini yağmalamayı planlayanların veya öğrenci sırtından para kazanma niyeti olanların dışında tüm toplumun çıkarına olan; eğitimin her düzeyde kitap, ekipman, yemek, içmek, barınmak ve hatta sosyalleşme harçlığı dahil tamamen ücretsiz olmasıdır.
Yani bir zahmet, yemekleri de devlet ödesin.