Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği(TMMOB) son dönemde yaşanan meslek örgütlerine yönelik saldırılar sebebiyle, diğer meslek örgütleriyle birlikte, tekrar gündemde. Bu saldırıların nedenlerini daha iyi anlamak ve saldırılara karşı yapılması gerekenleri anlatmak için öncelikle TMMOB kuruluşuna ve o dönemdeki üretim ilişkilerine, devamında TMMOB’nin günümüzdeki yapısına bakmakta yarar var.

Türkiye İktisadi Gelişiminde TMMOB’ye Biçilen Rol

TMMOB 1954 yılında Demokrat Parti(DP)-ABD ilişkileriyle, ABD eliyle Türkiye üretiminin bağımsızlığına ket vurulmak istenmesinin bir ayağı olarak kuruldu. ABD tipi yapılacak yeni girişimlere de uygun yönetmeliklerin hazırlanması ve bu yönetmeliklere uygun üretimlerin denetlenmesi TMMOB kuruluşuna neden oldu. Buradan hareketle Türkiye’nin o dönemki iktisadi ilişkilerini ve yapısını incelemekte fayda var. 2. Dünya savaşı sonrası Batı devletleri ve özellikle ABD, Sovyetler Birliği ve Doğu Sosyalist Blok’una karşı bir dizi hamlelere girişti. NATO’nun kurulması da 1949 yılında böyle bir dönemde gerçekleşti. Ardından Türkiye’nin Kore savaşına NATO yanında dahil olmasıyla birlikte 1952 yılında Türkiye NATO’ya katıldı. 1950’li yıllar Demokrat Partili dönemde ekonomide, istikrar ve uyum politikaları izlenmekteydi. Batı merkezli ekonomi politikaları yoğun bir şekilde uygulanmaya başlandı ve özellikle 1954-61 yılları arasında imalat sanayinin büyüme hızı tarımın büyüme hızından, IMF politikalarıyla birlikte, daha fazla oldu. “Dış tıkanmayı izleyen yıllarda daha çok sanayi ürünlerine uygulanan fiyat kontrolleri 1954’ten itibaren sektörel fiyat makasını sanayi kesimi aleyhine açmış, IMF programının kabulünü izleyen ve fiyat kontrollerinin kaldırıldığı 1958-59 yıllarında ise iç ticaret hadleri şiddetle tarım aleyhine dönmüştür”(Korkut Boratav, Türkiye iktisat tarihi 1908-2015 s.126). ABD merkezli bu ekonomik planlamaların denklemlerinin ortasında meslek odaları kuruldu. TMMOB’nin şuan bulunduğu konum ve kuruluşunda amaçlanan konum arasındaki farklılıkların temel sebebi de bu şekilde anlaşılabilir. “Döneme egemen olan demokrasi anlayışına baktığımızda bu kuruluşların demokratik bir örgütlü güç yaratma amacıyla ortaya çıkartıldığını söylemek mümkün görünmemektedir. Örgütlenmek istenen şey demokratik muhalefet değil, kapitalizmin ve modernliğin kendisidir.”(İnşaat Müh Odasının Kuruluş Dönemi, İMO, s.30). TMMOB’nin bu atıllığı aşma süreci günümüzde her ne kadar toplumsal muhalefetin araçlarından biri olarak öne çıksa da, günümüzdeki atıllaşmayı aşmak için de önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirilmelidir. Kuruluş dönemiyle günceldeki konumunu bu bağlamda değerlendirmek TMMOB’nin kendini aşması için gerekli politik hattı da daha belirgin hale getirecektir. Geçmişte yaşanan sınıfsal çelişkiler nasıl TMMOB yapısını değiştirdiyse ve TMMOB’yi toplumsal alanda güçlendirdiyse bugün de aynı şekilde sloganlardan sıyrılmış, gittikçe daha da belirginleşecek olan mühendislerin sınıfsal konumlarına yönelik örgütlenme faaliyetlerine girişilmesi ve bu tartışmanın meslek örgütü içerisinde tüketilmesi gerekmektedir.

TMMOB’nin Dönüşümü

60’lı yılların ortalarında öğrenci-gençlik hareketleri, bu hareketlerin akademiye yansımasıyla birlikte, odalarda da yapısı gereği bir dönüşüm gerçekleşmiştir. Her ne kadar üyeleri arasında işçi niteliğinde olmayan sermaye sahibi mühendisler olsa da odaların üyelerinin büyük bir çoğunluğu çalışan/işçi mühendislerdir. Bu mühendisler o dönemde ekonomiye daha doğrudan katılmış, kapitalizmin çarklarına doğrudan temas etmişlerdir. Dolayısıyla dönemin modernizm dalgasından TMMOB de etkilenmiş, artık gelenekselleşmiş yapısını halkın ve merkezi siyasetin her noktasını kapsayan bir meslek örgütü olarak dönüştürmüştür. TMMOB’nin bu dönüşümü tarihsel konumu gereği olağan bir şekilde değerlendirmek mümkündür. Mühendisliği, halkın ihtiyaçlarına yönelik, toplum yaşamını kolaylaştıracak yenilikleri araştıran üreten ve geliştiren bir meslek olarak tanımlarsak bu dönüşümün doğalında gerçekleştiğini de rahatlıkla söyleyebiliriz. Yani bahsettiğimiz dönüşümün sınıfsal tartışmaların ışığında gerçekleştiğini söylemek mümkündür. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra ise YÖK’ün de kurulmasıyla akademide ve mühendislik eğitimlerinde köklü değişimler oldu. Köklü üniversitelerde bu dönüşüm zamana yayılsa da Amerikan ekolü olarak kabul edilen, mesleğin anlamından ve bağlamından kopartılmış piyasaya mühendis yetiştirmeye yarayan bir eğitim verilmeye başlandı. Aynı zamanda bağlamından ve sınıfsal niteliğinden soyutlanan bu eğitim ile birlikte yetiştirilen mühendislerin TMMOB çatısına olan ihtiyaçları suni bir şekilde törpülendi. Bunun yanı sıra neoliberal politikaların uygulanmaya başlamasıyla birlikte kamu kurum ve kuruluşları satılmış, meslektaşlar özel sektörde uzun çalışma saatleri, güvencesiz çalışma, düşük ücret sorunlarıyla karşı karşıya kalmışlardır. “1960’lar ve 1970’lerdeki sömürgecilik-sonrası çağda işçilerin ve iyi eğitimli orta tabakaların rüyası olan geleneksel emek-yoğun kamu sektörünün, iyiden iyiye daralmasına şahit oluyoruz. Başka hiçbir kesim, kamu şirketlerine bağlı statünün yanı sıra; ikramiyeler, teşvik primleri, iş güvenliği, esneklikten bu denli faydalanamayacaktır. En örgütlü sendikaların ortaya çıktığı ve bahsi geçen kesimin istihdamının daha da arttığı dönem de bu dönemdir. Ancak neoliberal dönüşümle birlikte, bu kesimin istihdamı da azalacak, ikramiyeler, iş güvenliği ve refah azalır ya da tamamen ortadan kalkarken, işçiler işten çıkarılacak, başka alanlara kaydırılacak ya da farklı işler için yeniden eğitilecektir. Neoliberal dönüşüm sürdükçe, hepsi bir arada kentsel emeğin parçalanmasına yol açacak biçimde, işsizliği, geçici çalışmayı ve giderek artan bir gayri-resmileşmeyi daha da körükleyecektir. Son zamanlarda ise, neoliberal şehirlerin ekonomik kaderine, her yere nüfuz eden dağınık bir gayri-resmi ve geçici bir iş ve hizmetler sektörü damgasını vurmaktadır.” (Tersyüz-olmuş-şehir’de Siyaset – Asef Bayat). Günümüzde kamu kurum ve kuruluşlarının özelleştirilmesinin artması sebebi ile de kim ve ne için üretim yapıldığı hususunun yanı sıra iş güvencesi de ortadan kalkmış oldu. Yıllar geçtikçe YÖK’ün plansız ve programsız bir şekilde bölüm(kontenjan) açmasıyla da birlikte oluşan işsiz mezunlar, yedek işçi konumunda mühendislerin, mimarların ve plancıların da olmasına sebep oldu, böylelikle sermayenin elini kuvvetlendirdi. TMMOB ise tüm bu dönüşümlere karşı gerekli direnci gösteremedi, gençliği odalara örgütleyecek perspektif geliştiremedi ve bununla ilgili mekanizmaları da oluşturamadı. Yıllardır süren bu soruna ilişkin zayıf girişimler olsa da net, somut bir adım atıldığını söylemek zor. Tam da bu noktada TMMOB içinde sınıfsal bir duruş üzerinden politika geliştirme zorunluluğu her geçen gün daha da önemli ve gerekli hale gelecektir.

TMMOB Ne Yapmalı?

TMMOB’nin güncele yönelik dönüşümünü gerçekleştirmesi için kendi geleneğine sahip çıkmasının yanında, mesleğin güncel temsiliyetini tekrar güçlü bir şekilde almak amacıyla, önceden yaptığı gibi, meslekle ilgili konuları bilimsel yöntemlerle yeniden üretmesi gerekmektedir. Bunu yaparken mevcut durumu doğru tahlil etmek sorunun çözümünde etkili olacaktır. Mesleğin toplumla ilişkisi ile ilgili bağ yalnız gelenekselleşmiş sloganlardan öteye gidemediği için savunulan politik hattın kitlesel, üyelerin büyük çoğunluğunu kapsayacak bir şekilde üretilmesi mümkün olmuyor. Meslek örgütleri bu gelenekselleşmiş tepkiler bütününden sıyrılmalı ve yeni mücadele biçimlerini aramalıdır. Mücadeleyi de meslek örgütünün tabanı niteliğinde bulunan işçi mühendislerin temsiliyetinin ve aidiyetinin sağlanmasıyla mümkün olacağı açıktır.  Bahsedilen sorunu aşmak için genç mühendisleri kapsayacak bir yapıyla birlikte genç mühendisleri örgütleyecek araçlar oluşturmalıdır. Yukarıda sözü edilen gelişmelerin ön koşulu ise patronları değil genç/çalışan/işçi mühendisleri ve onların taleplerini önceleyen bir program geliştirebilmektir. Program geliştirilip uygulanmadığı sürece gençliğin dinamizminden faydalanılamayacak ve TMMOB giderek daha da atıllaşacaktır. İlgili tartışmaların gittikçe ‘işçileşen’ genç mühendisler içerisinde açılması, mühendislerin sınıf bilinci elde etmesinde de önemli rol oynayacaktır. Aynı zamanda bu tartışmalar, önceden bahsettiğimiz gibi YÖK tarafından tahrif edilen, piyasalaşan, hayal satan, ara eleman yetiştiren üniversitelerin mühendislik eğitimi gereği, üniversite öğrencileri(özellikle 3. ve 4. Sınıf) arasında da tüketilmelidir.

Bir diğer önemli konu ise merkezi siyasete alternatif oluşturabilecek kalkınma planlarının çıkarılmasıdır. Bilimsel ölçekte ve mesleki-teknik anlamda bir alternatif oluşturulmalı, bunun temelleri atılmalıdır. Hem meslektaşların hem kamuoyunun desteğini alabilmek için TMMOB günlük çekişmelerden sıyrılmalı ve toplumun geneline hitap edebilecek, meslektaşların da katkı koyabileceği halkçı, toplumcu planları sunmalı, bütünlüklü bir mücadele hattı örmelidir. Meslektaşları ve toplumu seçeneksiz bırakmamak TMMOB’un sorumluluğundadır. TMMOB, sorumluluğunun altından daha önceden nasıl kalktıysa yine kalkacak tarihsel birikime de sahiptir.

Yukarıda bahsettiğimiz sorunların/önerilerin akıbeti TMMOB’nin ve diğer meslek örgütlerinin bugününü ve geleceğini belirleyecek en önemli gündemler olarak karşımızda duruyor.

Döviz ile destek olmak için Patreon üzerinden bağış yapabilirsiniz.
Türk Lirasıyla destek olmak için Kreosus üzerinden bağış yapabilirsiniz.
Devrim dergisini dijital ya da basılı olarak edinmek, abone olmak için Shopier’daki mağazamıza göz atabilirsiniz.
Cem Bülbül
Author