Bilimsel ve parasız eğitim almak temel haktır.

Tüm yurttaşların bilimsel eğitim görmesi, ülkenin kalkınması ve toplumsal ilerleme için zorunluluktur.

Devlet herkese nitelikli ve ücretsiz eğitim sağlamakla yükümlüdür.

Eğitim alanının piyasaya açılması eğitimi kar amaçlı değiş tokuşu yapılan bir ürüne dönüştürmektedir. Kar elde etmek temel amaca dönüştüğünde niteliksizleşme, fırsat eşitsizliği, toplumsal çürümeye kadar gidecek olan bir yola girilmiş olur. Piyasa kıskacına alınmış eğitim sisteminin sorunlarını gündemdeki üç konu olan özel üniversite ücretlerine gelen zamlar, milli eğitim bakanlığının açtığı okul ihalelerinin sonuçsuz kalması ve öğretmen meslek kanunuyla getirilen kariyer basamakları üzerinden tartışacağız. 

Özel üniversitelerin yeni akademik yıldan itibaren geçerli olacak zamlarına öğrenciler çeşitli şekillerde tepki gösteriyor. Ücretlere ilk kayıtta taahhüt edilen yüzdelerin çok üzerinde zamlar yapılması1https://www.birgun.net/haber/ogrenciye-verilen-yuzde-5-sozu-tutulmadi-398467 ekonomik krizle açıklanmaya çalışılırken krizin yükünü neden öğrencilerin ödediğini tartışmamız gerekmekte. Doğru tutum alabilmek için ise baktığımız konumun da doğru olması gerekiyor. Eğitim sisteminde ve toplumsal diğer birçok konudaki sorunlara gerçekçi çözümler üretebilmek için söze eğitimin neden her basamağıyla parasız olması gerektiği ile başlamalıyız. Bu bağlamda, eğitim kurumlarının ticarethaneye dönüştürülmesi ile eğitimin devlet tekelinden alınması arasındaki fark kamusal eğitim hakkının varlığı ve yokluğu arasındaki fark olarak kendisini gösterir. Eğitim hizmeti, üzerinden para kazanılabilecek bir ürün olarak piyasaya sunulduğunda; bir anayasal hak düzene kurban edilmiş, temel bir insan hakkının içi serbest teşebbüs kılıfıyla boşaltılmış olur. Yani eğitimin bir hak olmaktan çıkıp ayrıcalık ya da para karşılığı alınıp satılabilen bir hizmete dönüşmesi, piyasadaki dalgalanmaların öğrencilerin eğitimden uzak kalmasına yol açmasının temeli olmuştur.

Piyasa düzeninden nasibini alan bir diğer konu da okul binalarının inşası. Öyle ki Milli Eğitim Bakanlığı’nın açtığı okul yapım işi ihaleleri yüklenici bulamaz durumda.2https://www.cumhuriyet.com.tr/egitim/10-bin-okul-projesi-icin-yola-cikan-iktidar-enflasyonu-hesaba-katmadi-ihaleler-iptal-edildi-1970915?utm_medium=Slider%20Haber&utm_source=Cumhuriyet%20Anasayfa&utm_campaign=Slider%20Haber Türk lirasının değer kaybı ve yüksek enflasyonun inşaat maliyetlerinde yükselmelere neden olması bakanlığın açtığı anaokul ve ilkokul yapımı ve çeşitli onarım işleri ihalelerinin büyük çoğunluğunun iptal edilmesiyle sonuçlandı. Yandaş şirketlerin okul yapım işlerini kârsız görmelerinden midir bilinmez, onlar bile ihalelere girmemeyi tercih etti. Sonuç olarak yapım ve onarım işlerinin ne zaman biteceği belirsizliğini sürdürüyor. Durumu ülke çapındaki eğitim kurumlarının mekansal ihtiyaçları bakımından düşünelim. Eğitim verilecek binaların inşası piyasa koşullarına endeksli ise eğer, eğitim ihtiyacı ancak çimentonun fiyatı düşerse mi karşılanabilir olacaktır? Sırf enflasyon yüksek diye bu sene okula başlayacak öğrencilerin okulsuz kalması, daha kalabalık ve daha niteliksiz sınıflarda eğitim görmesi ya da gününün önemli bir bölümünü can güvenliği riski altında geçirmesi kabul edilebilir midir? Yalnızca eğitim sürecinin yürütülmesinin değil, okul inşaatının piyasa koşullarına bırakılması bile eğitim ihtiyacını aksatmaktadır. Sonuç olarak eğitimin kendisi gibi okul yapma işi de hiçbir çıkar grubuna emanet edilmemeli, devlet tarafından üstlenilmelidir.

Eğitim sisteminin sorunlarına eğilirken eğitimcilerin sahip olduğu haklar ve onlara kurumsal anlamda verilen önem de bir değerlendirme kıstasıdır. Cumhuriyetin ilk yıllarında başlatılan eğitim seferberliği sayesinde öğretmenlere önemli bir değer atfedilmiş olsa da günümüzde durum çok farklıdır. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun öğretmenlik mesleğine dair olan 43. maddesinin  yerine 7354 sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu 3.2.2022 tarihinde getirilmiş ve bu düzenleme sonucunda öğretmenlik, tanımı itibariyle uzmanlık gerektiren bir meslek olmaktan çıkarılmıştır.3https://kisadalga.net/haber/detay/egitim-isten-ogretmene-saygi-eylemleri-ogretmenlik-meslek-kanununu-geri-cekilsin_39235 Bunun yerine 3 aşamalı olmak üzere öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen unvanlarıyla kariyerci bir anlayışa gidilmiş, öğretmenlik mesleği kapitalizmin kuralları gereğince düzenlenmiştir. 

Öğretmenler bilgi satan tüccarlar değil, kamusal hizmet görevlileridir. Kamu yararı esas almayan ve öğretmenlik mesleğini kapitalizmin kurallarına uydurma çabası anlamına gelen düzenleme hiçbir şekilde yenilik veya iyileştirme olarak yorumlanamaz. Aksine, eğitim konusunda piyasacı anlayıştan uzaklaşılmadığı müddetçe sorunlar katlanacaktır. Eğitim Fakültesi mezunu bir öğretmen olmayı sıradanlaştıracak olan bu süreçte meslek sahiplerinin yetkinliğini ölçecek bir tartı oluşturulacak, düzenden kaynaklı sorunlar bütününün öğretmenlerin bireysel eksiklikleriymiş gibi görünmesine yol açılacaktır. Öğretmenlerin mesleklerini icra etmekten doğan mesleki ve özlük haklarının gasp edilmesi anlamına gelen bu düzenleme eğitim sisteminin mevcut sorunlarına çözüm olmaktan uzaktır. Tersine, öğretmenler arasında çatışma oluşturulacak, çeşitli boyutlarda ayrımcılıklar kaçınılmaz hale gelecektir. 

Öğretmenlik mesleğinin sorunlarına eğilmek adına kısaca birkaç noktaya vurgu yapalım. Öncelikle bir uzmanlık alanı olarak düşünülmesi gereken öğretmenlik için ayrılan üniversite kontenjanlarının ve istihdamın eğitim alanındaki ihtiyaca göre düzenlenmesi gereklidir. Eğitimin devlet tekeline alınması, öğretmenlerin mezun olduktan sonra doğrudan atanma yöntemiyle mesleklerine başlaması sağlanmalıdır. Öğretmenlerin maaş ve özlük haklarında iyileştirmeler yapılmalı, mesleğe gereken değer bu anlamda da gösterilmelidir. Kariyer basamakları sistemi ise mevcut sorunlara çare üretmek bir yana, sayılan ihtiyaçlarla tam zıt bir biçimde öğretmenlik mesleğini ortadan kaldırmaya ve eğitim alanını hizmet sektöründe yer alan alelade bir zincire dönüştürmeyi hedeflemektedir. 

Eğitim sisteminin bilimsel ve modern kriterlere göre herkesin ulaşabileceği şekilde yeniden düzenlenmesi, piyasacılığa karşı kesin bir tavır sergilemekle mümkün olacaktır. Bunu gerçekleştirmek de düzenle bağlarını tamamen koparmış olanlara, ülkesinin bağımsızlığı ve emekçi halkının çıkarlarını korumak için bize devrim gerek diyenlere düşmektedir.

Bu yazı yazıldığı sırada Ankara’da taleplerini duyurmaya çalışan özel sektör öğretmenleri polis şiddetiyle karşılaştı, aralarında öğretmenlerin de olduğu 9 kişi gözaltına alındı.4https://www.gazeteduvar.com.tr/polis-bakanliga-yurumek-isteyen-ozel-sektor-ogretmenlerine-gaz-sikti-haber-1579304 Bununla kalmadı, hakkını arayan tüm insanlara yapıldığı gibi hedef gösterildiler. Asgari ücretle çalıştırılma zorunluluğuna karşı çıkan ve özlük haklarının iyileştirilmesini talep eden özel sektör öğretmenlerinin mücadelesini selamlıyoruz. 

Notlar:

[1] https://www.birgun.net/haber/ogrenciye-verilen-yuzde-5-sozu-tutulmadi-398467

[2] https://www.cumhuriyet.com.tr/egitim/10-bin-okul-projesi-icin-yola-cikan-iktidar-enflasyonu-hesaba-katmadi-ihaleler-iptal-edildi-1970915?utm_medium=Slider%20Haber&utm_source=Cumhuriyet%20Anasayfa&utm_campaign=Slider%20Haber

[3] https://kisadalga.net/haber/detay/egitim-isten-ogretmene-saygi-eylemleri-ogretmenlik-meslek-kanununu-geri-cekilsin_39235

[4] https://www.gazeteduvar.com.tr/polis-bakanliga-yurumek-isteyen-ozel-sektor-ogretmenlerine-gaz-sikti-haber-1579304

Harun Kaya
Author