Bitmeyen torpil ve kadrolaşma skandalları, artan hayat pahalılığı, siyasi suikast iddiaları…

Karşı devrim iktidarı halkı bu cehenneme mahkum ederken düzen muhalefeti de kendi siyasi açılımlarını yaparak kendince bir iktidar alternatifi oluşturuyor.

Düzen muhalefeti son dönemde yaptığı siyasi açılımlarla ülke gündemini belirleyebilir hale geldiyse de iktidara gelmesi halinde emekçi halkı doğrudan ilgilendiren birçok önemli başlıkta izleyeceği politikaları halka açıklamıyor ve bu durumun sorgulanması gerekiyor. Kimse tarafından değilse devrimciler tarafından…

CHP’nin son dönemde şeffaflıktan uzak biçimde yürüttüğü Ortadoğu trafiği bu açıdan ele alınmalı.

8 Eylül’de CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı başkanlığındaki heyet Kuzey Irak’a giderek Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile Hıristiyan, Kürt ve Türkmen partileriyle ve Ezidi toplumunun temsilcileriyle görüştü. Salıcı görüşmelerin içeriğine dair elle tutulur bir açıklama yapmadı. “CHP iktidara geliyor, vizyonunu bölge ülkeleriyle paylaşıyor” demekle ve CHP’nin dört bölge ülkesi olarak Irak, İran, Suriye ve Türkiye tarafından Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı (OBİT) kurulması önerisini paylaştıklarını belirtmekle yetindi. 1https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-58528184

Hangi grupların temsilcisiyle neler konuşuldu, özellikle IKBY yönetimi ile karşılıklı hangi mesajlar iletildi, hangi sözler verildi bilmiyoruz. Keza CHP’nin “bölge ülkeleriyle vizyonunu paylaşmaya” ve OBİT önerisini iletmeye neden konunun birincil muhatapları olarak merkezi hükümetler yerine bir bölgesel yönetimden başladığını da…

CHP’nin Ortadoğu bağlamında kamuoyuna yansıyan ikinci görüşmesi hakkında daha fazla malumatımız var. Ancak kaynağımız CHP değil, görüşmenin karşı tarafı ya da tarafları.

Suriye’de Muhatap Kim?

İki ayrı internet sitesinde yer alan haberlere göre Kuzey Irak ziyaretinden tam 1 ay sonra, 8 Ekim Cuma günü Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığındaki CHP heyeti, partilerinin İstanbul il binasında “16 Suriyeli aktivistle” görüşmüş. 2https://serbestiyet.com/haberler/kilicdaroglu-suriyeliler-ile-gorustu-siginmacilari-zorla-geri-gondermeyecegiz-72019/3https://tinyurl.com/3jwt693t

Aktivist kavramının Suriye bağlamındaki çağrışımı olumsuz. Batı medyasının Suriye’yi karalamak için söylemekten bıkmadığı “Kimyasal silah kullanıldı” ve “Siviller katledildi” yalanlarını parlatmak için sahada profesyonel olarak yalan haber üreten, cihatçı örgütlere ve Batılı istihbarat kuruluşlarına angaje provokatörler kendilerini bu şekilde adlandırıyorlar. Suriye’deki gelişmeleri yakından takip eden gazetecilerin bile tanımadığı bu şahıslara kimin referansıyla ulaşıldığı bir yana, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Kılıçdaroğlu’nu Şam’a davet ettiği iddiasını apar topar yalanlayan CHP’nin Suriye’yi meşru hükümet yerine herhangi bir temsil yetki ve yeterliliği olmayan unsurlarla konuşmayı tercih etmesi, bir dış politika tercihini yansıtıyor. “Aktivistlerin” görüşme içeriğine dair beyanları da bu tercihle uyumlu. 

Görüşmeye katılan CHP’liler hala açıklama yapmadığı – hatta böyle bir görüşmenin yapıldığını bile duyurmadığı – için elimizde “aktivistlerin” beyanları dışında veri yok. Bu beyanlarda Kılıçdaroğlu’na atfedilen sözler akıl almaz.

CHP Suriye’de Savaş mı İstiyor?

“Aktivistlerin” iddiasına göre Kılıçdaroğlu, Suriye’de barış ortamının sağlanması için uluslararası gözetime, Suriye’nin savaşın yaralarını sararak çöken altyapı ve ekonomik varlıkların yeniden oluşturulması için de Avrupa Birliği ve başka ülkelerin maddi desteğine ihtiyaç olduğunu söylemiş. Bu sözler Kılıçdaroğlu’nun Suriye’ye askeri ve siyasi yönden dış müdahalenin sürmesinden ve Suriye’nin geleceğinin bu ülkeye yönelik uluslararası komplonun mimarlarınca belirlenmesinden yana tavır koyduğu anlamına geliyor. CHP yönetiminin ufkunun NATO-AB-ABD ekseninin ötesine geçemiyor olması kimse için sürpriz değil. Ancak Kılıçdaroğlu’na atfedilen kimi başka sözler, olası CHP iktidarında AKP’nin Suriye politikasının aşağı yukarı aynı şekilde sürdürüleceğini düşündürüyor.

Serbestiyet.com sitesinde Kılıçdaroğlu’nun “Suriye’de barış ortamına ulaştıktan sonra iki ülke arasında büyükelçilikler olması gerekiyor” dediği iddia ediliyor. Türkiye ile Suriye’nin büyükelçiliklerini karşılıklı olarak açmalarının, yani iki ülke arasında diplomatik ilişkilerin yeniden başlatılmasının “barış ortamına ulaşma” şartına bağlanması, Suriye’de silahlı çatışmalar sürdükçe diplomatik ilişki de kurulmayacağı imasını içeriyor. Nitekim syria.tv sitesinin haberinde Kılıçdaroğlu’nun “Esad rejimiyle ilişkileri normalleştirmek istemiyoruz” dediği iddia ediliyor.

“Esad rejimi” ifadesi ve “Normalleşme istemiyoruz” beyanı yeterince korkutucu olmakla birlikte haberlerde Kılıçdaroğlu’nun Suriye’de işgal politikasını süreklileştirme ve Suriye’yi bölme ihtimalleri üzerinde de durduğu iddia edildi. Serbestiyet.com’un haberinde Kılıçdaroğlu’nun ağzından “Suriye’nin barış ortamı ya da siyasi çözümü Kuzey Kıbrıs örneği gibi bir uygulama olabilir” sözleri aktarılıyor. Kuzey Kıbrıs modelinin Suriye’ye uygulanması, Suriye’nin bir bölümünde Türk askeri varlığının süreklileştirilmesi ve burada Şam’dakinden ayrı bir hükümet ve fiilen ayrı bir devlet kurulması anlamına geliyor ki bunun adı işgalcilikten başka bir şey olmaz. Bölgede yayılmacı ve işgalci bir dış politika, sadece komşularımıza değil Türkiye emekçilerine de yıkım getirir.

Suriye muhalefeti kaynaklı bu haberler konusunda kamuoyunu aydınlatma sorumluluğu CHP’ye ait. Keza bu görüşmenin kamuoyundan niye saklandığını ve CHP’nin ya da Millet İttifakı’nın başta Suriye olmak üzere Ortadoğu’da ve dış politikada ne vadettiğini de…

Tabii, AKP’nin yolundan gidip halka saksı muamelesi yapmayı ve Türkiye’yi emperyalist planlar doğrultusunda ateşe atmayı sürdürme kararında olup olmadıklarını da…

Notlar:

[1] https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-58528184

[2] https://serbestiyet.com/haberler/kilicdaroglu-suriyeliler-ile-gorustu-siginmacilari-zorla-geri-gondermeyecegiz-72019/

[3] https://tinyurl.com/3jwt693t

Mithat Çelik
Author