Bin yedi yüz dokuz…
Bin 709…
1709…
Dün akşam saatlerinde bazı gelişmelerin duyulması ile birlikte medyanın aynı anda geçtiği haberler arasında fark yalnızca rakamların nasıl yazıldığı şeklindeydi. Havuz medyasına alışmıştık da muhalif bilinenler koroya katıldığında şaşırdık. Pek liberal, özgürlükçü muhalif medyamız da “rejim güçlerini nasıl vurduk” çığırtkanlığına katılmıştı.
Gerisi malum, hayatını kaybeden Türk askerlerinin sayısı yavaş yavaş, sindire sindire sanki mahalle kavgasında ölmüşler gibi Hatay Valisi tarafından sabaha kadar duyuruldu.
Hükümete ve onun her daim destekçilerine dair söyleyecek yeni bir sözümüz yok. Emperyalistlerle dans ederek yol bulmaya çalışan, başkasının ülkesinde vahşi cihatçılara hamilik yapan, kendi ülkesine ve bölgeye dehşet ve ölümden başka bir şey getirmeyen bir iktidara ne söylenmesi gerekiyorsa bugüne kadar onu söyledik. Söylemeye de devam edeceğiz.
Ancak “muhalefet”in yaldızlarının nasıl döküldüğünü vurgulamadan edemeyeceğiz. ABD ile işler limoniyken “Suriye’de ne işimiz var” diye haklı olarak sorular soranlar, şimdi Rusya ve Suriye ile karşı karşıya gelip Amerikan çıkarlarına uygun hareket edildiğinde vatan-millet-sakarya çizgisine hızlıca adapte olabiliyorlar.
Yandaşı CNN, muhalifi FOX olan bir ülkede vatan uğruna cephe almaktan bahsetmek ne kolay.
Kimse kusura bakmasın: Hepsi paragöz, hepsi Amerikancı, hepsi çıkarcı.
Türkiye’nin mevcut dış politikasının ve ülkedeki büyük siyasi aktörlerin vatanla ya da vatandaşın çıkarlarıyla herhangi bir ilişkisi yok.
Hiçbiri sormuyor: Cihatçılardan, Amerika’nın ya da Rusya’nın çıkarlarından bize ne?
Bugün atılabilecek tek doğru adım bugüne kadar hamiliği yapılan cihatçıların bir an önce Suriye güvenlik güçlerine teslim edilerek Suriye’den tamamen çıkılmasıdır. Bunun dışında atılacak her adım ülkemizin ve bölgemizin halklarının daha fazla şiddetle, daha fazla açlıkla, daha fazla kanla yaşar hale gelmesidir.