4 Nisan yaklaşıyor. Emperyalist savaş ve provokasyon örgütü NATO, birkaç gün sonra 74. kuruluş yıl dönümünü kutlayacak.

Sicili kirli bir örgüt NATO. Sosyalist sistemi kuşatmak için kurulmuş, emperyalist-kapitalist sistemin önemli aygıtlarından biri olmuş bir yapıdan söz ediyoruz. Öncelikle Avrupa olmak üzere dünyanın her noktasında suç işlemekten geri durmamış, bu arada ülkemizi de es geçmemiş bir savaş örgütü.

Türkiye’nin NATO macerası da bu suç örgütünün doğasına uygun olarak seyretti. 1952 yılında, NATO’ya kapağı atabilmek için TBMM onayına bile başvurmadan Kore’ye asker gönderdi Türkiye’yi yönetenler. Türkiye’de silahlı kuvvetler NATO konseptine uydurulurken ülkemizde darbeler, faili meçhul cinayetler, katliamlar hiç eksik olmadı.

Türkiye’de bir toplumsal uyanışın yaşandığı 60’lı yıllardan itibaren NATO ülkemizde hiç boş durmadı. Bağımsızlıkçı fikirlerin gerek halkta gerekse genç subaylar arasında yaygınlaştığı bu yıllarda Amerikancı generaller TSK içinde “Amerika’yı sevmeyenler komünisttir” temalı broşürler dağıtacaktı. Bozuk saat nasıl günde iki kez doğru saati gösterirse yeri geldiğinde Amerikancılar da doğru söyleyebiliyordu demek ki…

NATO ittifakı kapsamında Amerikan üsleri kurulan ülkeler bir daha huzur bulmadı. Darbelerle, istihbarat oyunlarıyla, “Gladyo” ve “Kontrgerilla” tipi kirli yapılanmalarla tanıştılar. Amerikan üslerine açılan ülkelerin özgür iradesi olamazdı. NATO, emperyalist-kapitalist sistemin ABD hegemonyasında tahkim edilmesinin en önemli kurumsal dayanaklarından biri olarak işlev görüyordu.

Yugoslavya’dan Afganistan’a, Irak’tan Suriye’ye emperyalizmin her saldırısında mutlaka NATO parmağı vardı. Emperyalist planların hedefi olan her ülke bir biçimde NATO’yla karşılaşıyordu. Yerine göre işgalci, yerine göreyse iktidarı hizaya sokan kuvvet olarak…

NATO, 74. yılını doldururken tarihsel ve güncel misyonunu yerine getirmekten geri kalmıyor. Bu kez Ukrayna’da sahneye çıktılar. Kukla Zelenski yönetiminin “NATO üyeliği” provokasyonu üzerinden Avrupa’da savaş çıkardılar. ABD hegemonyasında bir biçimde delik açan Rusya üzerinden tehlikeli bir oyun oynuyor, bir yandan da Çin’e parmak sallıyorlar.

Sadece Doğu Avrupa’da değil, Ortadoğu’da da Türkiye’nin etrafında ateşe benzin dökmeye devam ediyorlar. Irak, Suriye, Libya… Türkiye’yi farklı biçim ve düzeylerde ilgilendiren bu ülkelerin tümündeki karışıklıklarda mutlaka NATO’nun parmağı var.

NATO’yla mücadele bu nedenle çok önemli, bu nedenle vazgeçilmez. NATO hakkında söz söylemeden siyaset yapılamaz. NATO’ya ikirciksiz karşı çıkmadan devrimci olunamaz, yurtsever olunamaz, bağımsızlık savunulamaz.

Önceki gün, 30 Mart 2023… Mahirlerin “Tam bağımsız Türkiye!” diyerek toprağa düşmesinin 51. yıl dönümünde TBMM’de NATO’nun genişlemesi oylandı. Finlandiya’nın örgüte katılım talebi TBMM’de oy birliğiyle onaylandı. Emperyalizme karşı bağımsızlık savaşıyla kurulmuş bir mecliste, bağımsızlık ve sosyalizm mücadelesi açısından kritik bir tarihte yapılan oylamada emperyalist savaş örgütü NATO’nun genişlemesine karşı tek oy bile kullanılmadı.

Demek ki daha alınacak çok yol, verilecek çok kavga var. Alınacak yolu sabırla alacağız, verilecek kavgayı çekinmeden vereceğiz.

Mecliste çıkmayan sesi 4 Nisan’da sokaklarda çıkararak başlıyoruz.

Mithat Çelik
Author