Memleketin dört bir yanından onlarca baro başkanı “savunmayı savunmak” amacıyla Ankara’ya yürüdü. Avukatlık kanununda yapılacak olan düzenleme ile birlikte adaletsizliğe karşı toplumsal desteği arkasına alan bu yürüyüş, baro başkanlarını ve savunmayı aşan bir hamleye dönüştü. Hiçbir ilde engelleme ile karşılaşmadan Ankara’ya gelen baro başkanları, Ankara’da bir süredir fiilen süren OHAL’e şahit oldu. Şahitlik aynı zamanda direnişin ve mücadelenin mevziisi haline dönüştü.

Bu direnişe yönelik çeşitli değerlendirmeleri takip ettik. Baroların toplumsallaşma ihtimali bulunan yürüyüşü sınırlandırdığı ve toplumsallaşma olanağından kaçtığı not edilebilir. Ancak diğer yandan iktidarın hukuksuz yasağının delinmesini kazanım olarak görmek de mümkün. Bu yazı yazılırken söz konusu tasarının önümüzdeki hafta mecliste görüşüleceği gündeme geldi ve bu noktada meslek örgütlerinin adalet talebi bulunan kitlelerle buluşarak mücadele programı oluşturmasının zorunluluğu karşımızda duruyor. Bir başka tartışma konusu ise yürüyüşe konan engelin neden hukuksuz olduğu hakkında. Hukuksuzluk halini kabul etmekle birlikte iktidarın yaptıklarının hukuk dünyasının sınırlarını çoktan aşarak fiili duruma dönüştüğünü ve tekil bir örnekten ibaret olmadığını söylemek ise boynumuzun borcu. Bir kez daha tekrar edelim: Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.

Derdimiz anlaşıldıysa şimdi sorarak başlayalım: Bu yürüyüşün kahramanı var mıdır? Var ise kimdir?

Toplumsal muhalefetin eylem pratiklerinde veya gündelik mücadelelerinde bir kahraman yaratma eğilimi aynı zamanda güncel hayatın parçası olan mücadelenin sadeliğini ortadan kaldırarak ulaşılmaz bir hal yaratıyor. Bir tür idealleştirme olarak nitelendirebileceğimiz bu durum, sonucu itibari ile “sıradan” insanların mücadelesinin değersizleştirilerek yok sayılmasına yol açıyor. Bunun son örneğini onlarca baronun Ankara’ya yürüyüşü ve Ankara girişinde gerçekleşen direnişinin sonuçlanması aşamasında görmüş olduk. Yürüyen savunma, direnen savunma, irade koyan savunma, destekleyen halk; peki barikatı açtıran ne veya kim?

Soruya yanıt ararken gerçekten akıl almaz bir şekilde tamamen yürüyüşü gerçekleştiren baroların, baroların mensubu avukatların ve bu yürüyüşe farklı şekillerde destek veren halkın mücadelesini yok sayan bir akıl yürütme hali ile karşı karşıyayız. Barikatın açılmasını sağlayanların sıralı listesine bakarsak;

İlk sıramızda direnişin ikinci gününde ziyarete gelen bir isimle karşılaşıyoruz Başlık ve sosyal medyada yayılan haber ilgi çekici: Meral Akşener arabuluculuk yaptı: Baro başkanları Ankara’ya alınıyor.1https://www.yenicaggazetesi.com.tr/gorusmeler-sonuc-verdi-ankarada-avukatlara-yuruyus-izni-cikti-285685h.htm

İkinci sıramızda Baro başkanlarının sırtlarını dönüp kol kola girmek suretiyle barikat kurarak alana almadığı Feyzioğlu var. Adalet ve İçişleri Bakanları, Ankara Valisi, Emniyet Genel Müdürü ile görüşerek; yürüyüş önündeki barikatı tek başına kaldıran başka bir kahraman(!)2https://www.aydinlik.com.tr/haber/feyzioglu-aydinlik-a-konustu-cozum-odakli-olmak-kazandirir-211140

Üçüncü kahramanımız ise demokrasinin yerle bir edildiğinin kendisine aktarılmasının ardından demokratik haklarını kullanan avukatlara yürüyüş izni veren İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu. Görüntülere gönlü razı olmayan bakan, izne tabi olmayan toplantı ve gösteri yürüyüşünün gerçekleşmesi için izin verdi.3https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/meral-aksener-arabulucuk-yapti-barikat-kalkiyor-5890318/

Dördüncü kahramanımız ise uzun süredir gündeme gelme fırsatı bulamamış olan eski bir tanıdık: Soylu’nun bu kararı vermesini bir telefonu aracılığı ile sağlayan Önder Sav.4https://www.internethaber.com/barolarin-yuruyus-krizi-ile-ilgili-chpli-onder-sav-bakan-soyluyu-arayip-oneri-sunmus-2110133h.htm

Anayasal güvencenin uygulanması için gerçekleştirilen direnişi ve verilen mücadeleyi önemsizleştiren ve hatta yok sayan bu yaklaşım kabul edilemez.

Elde ne varsa hukuka aykırı engelleme girişimi neticesinde memleketin her adliyesini mücadele alanına dönüştüren savunmanın direngenliği sayesinde vardır. Ne kazanıldıysa toplumsal muhalefeti ve savunma hakkını zapturapt altına almak için hazırlanan tasarı karşısında mücadele eden barolar ve baroların arkasında duran halk kazanmıştır.

Üstelik henüz ortada bir zafer yok. Elimizde olan yalnızca küçük bir kazanım. Gerçek bir zafer için ise bu ve benzeri küçük-büyük kazanımları kenarda bekleyen kurda-kuşa yedirmemek, mücadeleye ve onun çıktılarına sonuna kadar sahip çıkmak gerekiyor.

Notlar:

[1] https://www.yenicaggazetesi.com.tr/gorusmeler-sonuc-verdi-ankarada-avukatlara-yuruyus-izni-cikti-285685h.htm

[2] https://www.aydinlik.com.tr/haber/feyzioglu-aydinlik-a-konustu-cozum-odakli-olmak-kazandirir-211140

[3] https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/meral-aksener-arabulucuk-yapti-barikat-kalkiyor-5890318/

[4] https://www.internethaber.com/barolarin-yuruyus-krizi-ile-ilgili-chpli-onder-sav-bakan-soyluyu-arayip-oneri-sunmus-2110133h.htm

Döviz ile destek olmak için Patreon üzerinden bağış yapabilirsiniz.
Türk Lirasıyla destek olmak için Kreosus üzerinden bağış yapabilirsiniz.
Devrim dergisini dijital ya da basılı olarak edinmek, abone olmak için Shopier’daki mağazamıza göz atabilirsiniz.