Ülkemizde bir avuç yandaş sürekli zenginliklerine zenginlik katarken emekçiler yoksullukla baş başa bırakılıyor. Eğitim, barınma, beslenme, sağlık gibi devletin ücretsiz sunması gereken hizmetler sunulmadığı için milyonlarca emekçi ve öğrenci yoksullukla sınanıyor.

2020’ye üniversite gençliğinin hak mücadeleleriyle girdik. Türkiye genelinde binlerce öğrenci temel hakları olan parasız eğitim, parasız beslenme, güvenli barınma ve ücretsiz ulaşım için eylemler yaptı. 2019-2020 eğitim-öğretim döneminin ilk yarısında başlayan yemekhane zamları, özel üniversite ücretlerine yönelik fiyat artışları vb. sıkça karşılaştığımız sorunlar olarak karşımıza çıktı. Fikir Kulüpleri Federasyonu da 24 Şubat’ta bu temel talepler çerçevesinde “İtirazım Var” kampanyasını başlatarak, kamuoyuna eğitimin için harcanacak bütçenin bireyselleştirilemeyeceğini ve ülkemizi daha ileri bir noktaya götürmek amacıyla toplumun çıkarına olan her düzeyde eğitim harcamalarının devlet tarafından karşılanması gerektiğini anlatma görevini üstlendi.

Eğitim, bireyi güçlendiren ve toplumun ilerlemesine hizmet eden bir faaliyettir ve tümüyle kamusal olmalıdır. Türkiye, 1980 sonrası uygulanan neoliberal politikalarla onca yıllık birikimini bir kenara bırakarak, eğitimde ve her alanda kamusallıktan vazgeçti. Bu sürecin bir sonucu olarak anaokulu düzeyinden üniversiteye kadar eğitim sistemi her anlamda piyasacı, gerici bir niteliğe sokuldu. AKP iktidarı ile birlikte bu piyasacı ve gerici dönüşüm tabi ki hız kesmeden devam ediyor. “Şubat 2012 yılında değişen eğitim sisteminden sonra yayınlanan 2012-2013 raporunda özel okulların sayısı; ilkokulda 992, ortaokulda 904, ortaöğretim düzeyinde ise 1033’e çıkmıştır. 2012-2013 yılında toplam özel okul sayısı 2929’a çıkarak AKP dönem öncesine göre %164 artış göstermiştir1Dursun Doğan, “Türkiye’de Eğitimin Özelleştirilmesinin Kısa Tarihi” 1 Ocak 2020, DSosyal, Kaynak: https://bit.ly/3aliQdR. MEB’in 2023 Stratejik Planı’na göre eğitim kurumları içinde özel okul sayısını eğitim kademelerine göre okul öncesinde %15,8’den %16,2’ye, ilkokulda % 4,7’den % 5,1’e, ortaokulda % 6,1’den % 6,5’e, ortaöğretimde %13,1’den %13,5’e yükselecek2Eğitim-Sen, “MEB’in 2019-2023 Stratejik Planı Eğitimin Sorunlarına Çözüm Üretmekten Uzaktır!” 30 Kasım 2019, Kaynak: https://bit.ly/2UygTEk.

TÜİK – İşgücü İstatistikleri verilerine göre 2014 yılında %17,9 seviyesinde olan genç işsizlik oranı 2019’un son çeyreğinde %27,4’e gelerek rekor seviyeye ulaştı3Veri Kaynağı, “Yıllara Göre Genç İşsizlik Oranı (15-24 Yaş)” Kaynak: https://bit.ly/33KEwO2. Habitat Derneği’nin “Gençlerin İyi Olma Hali” araştırmasına katılan gençlerin % 30’u aylık kişisel gelirinin 600 TL ve altında olduğunu, yüzde 33’ü ise 601-1500 TL aralığında olduğunu söylüyor4HABİTAT, “Türkiye’de Gençlerin İyi Olma Hali Raporu 2” 3 Mayıs 2019, Kaynak: https://bit.ly/2WJ44K4. Kısa verilerle açmaya çalıştığımız bu tablonun karşısına ise açlık ve yoksulluk sınırını koyduğumuzda durumun ne kadar vahim olduğu bir kez daha gözler önüne seriliyor. 2020 Ocak ayı sonucuna göre dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 2.219,45 TL. Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 7.229,49 TL5Türk-İş, “Ocak 2020 Açlık ve Yoksulluk Sınırı” 28 Ocak 2020, Kaynak: https://bit.ly/3aljfwT.

İncelediğimiz bu verilerin karşısına koyduğumuz veriler ise yine oldukça dikkat çekiyor. “İtirazım Var” kampanyası için hazırlamış olduğumuz bildiriden aktarmak gerekirse:

Türkiye’de 7 milyon 250 binden fazla üniversite öğrencisi var. Bunlardan 1.662.205’i ihtiyaçlarını karşılamak için kredi veya burs alıyor. 5 milyon kişinin KYK borcu var ve 279 bin 797 kişi hakkında KYK borcu sebebiyle yasal işlem başlatıldı. Sadece 2017 yılında silinen 17 tane şirketin 3 milyar 106 milyon TL’lik vergi borcu, hakkında yasal işlem başlatılan tüm öğrencilerin kredi borcunun tamamını karşılamaya yetiyor. Yani şirketlerin vergi borcu silinebiliyorsa KYK borçlarının da tamamı silinebilir. Saray’da bir gün bize 4,5 milyon liraya mal oluyor. Birilerinin “itibar”ı için sadece 1 günde harcanan bu parayla 409.091 üniversite öğrencisinin günlük yemek ihtiyacı karşılanabilir. Diyanet’in sadece 2020 yılı bütçesi olan 11,5 milyar TL ile tüm üniversite öğrencilerine KYK kredisi ile eşit miktarda 3 aylık karşılıksız eğitim desteği sağlanabilir. Yurt yapsınlar diye Kızılay üzerinden Ensar Vakfı’na bağışlanan 8 milyon dolarla 20 binin üzerinde öğrencinin hiç para ödemeden en pahalı devlet yurdunda barınması sağlanabilir.”6Fikir Kulüpleri Federasyonu, “İtirazım Var!” Kaynak:http://bit.ly/32rqhwQ

Ülkemizde bir avuç yandaş sürekli zenginliklerine zenginlik katarken emekçiler yoksullukla baş başa bırakılıyor. Eğitim, barınma, beslenme, sağlık gibi devletin ücretsiz sunması gereken hizmetler sunulmadığı için milyonlarca emekçi ve öğrenci yoksullukla sınanıyor. Son dönemde ülkemizde de hızla yayılan Koronavirüs Salgını, yurttaşlara eşit olarak sunulması gereken sağlık hizmetlerindeki adaletsizlik yüzünden emekçileri daha sert vuruyor. Zenginler sağlığa yoksullardan 4 kat daha fazla para harcayabiliyor. TÜİK verilerine göre Türkiye’de her 100 liralık sağlık harcamasının 41,8 lirasını en zengin beşte bir yapıyor. Buna karşılık en yoksul beşte birin toplam sağlık harcamaları içindeki payı 9,5 lira.

Eşitsizliğin karşımıza çıktığı bir diğer alan ise sağlık güvencesi. Aralık 2019 döneminde herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmadan çalışanların toplam çalışanlar içindeki payını gösteren kayıt dışı çalışanların oranı % 32,3 olarak gerçekleşti. Yani Türkiye’de 3 çalışandan birinin herhangi bir sigortası bulunmuyor7Ozan Gündoğdu “Eşitsizlik virüsü yaygınlaşıyor” 12 Mart 2020, Birgün, Kaynak: https://bit.ly/2Uh5OIS. Yani ülkemizin sağlık sistemi, tıpkı eğitim, barınma, beslenme başlıklarında olduğu gibi eşit ve ulaşılabilir bir hizmet sunmuyor.

Koronavirüs salgını dolayısı ile sağlık sisteminde gözler önüne bir kez daha serilen adaletsizlik, eğitim alanında da kendini göstermeye devam ediyor. 12 Mart tarihinde yapılan yükseköğretim kurumlarında 3 hafta ders arası açıklaması sonrasında ani bir şekilde verilen uzaktan eğitim programı kararı yaşanılan adaletsizliğin en önemli örneklerinden biri. Binlerce öğrencinin ailesinin yanına gittiği böyle bir süreçte; öğrencilerin yanlarında yeterli materyalin olup olmadığına, evlerinde uzaktan eğitimi karşılayabilecek teknik donanımın (bilgisayar, internet vs.) olup olmadığına, en önemlisi üniversitelerin bu eğitimi karşılayabilecek altyapısının ve sisteminin olup olmadığına bakılmaksızın alınan bu uzaktan eğitim kararı, büyük bir kaos yaratmış durumda. Yeterli altyapı bulunmadığı için 23 Mart Pazartesi günü başlayan program ile birçok üniversitenin sistemi daha ilk saatlerde çöktü. Bütün öğrenciler için eşit imkânlar oluşturulmadan yapılan her plan adaletsizliğe yol açıyor.

İlkokul, ortaokul ve liselere yönelik uygulamaya geçirilen uzaktan eğitim sisteminde ise ayrı bir skandal yaşandı. Yine 23 Mart tarihinde başlayan uzaktan eğitim kapsamında, TRT-EBA TV ve Eğitim Bilişim Ağı üzerinden yapılan ortaokul dersine 5 dakika kala öğrencilere Adnan Menderes’in konu alan “Kilometre Taşları-Adnan Menderes” adlı kısa animasyon izletildi. Bu kısa animasyonun içeriğinde Adnan Mendres’in idamı detaylı bir şekilde anlatıldı. Aynı zamanda liseler için yapılan ders programında zorunlu olarak 2 saat Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin yer alması, seçmeli din derslerinin fiili olarak zorunlu derslere dönüştüğünü bir kez daha kanıtlamış oldu. İktidar, yürüttüğü kindar ve dindar bir nesil yetiştirme projesinin devam ettiğini de yine kanıtlamış oldu.

Bizim görevimiz itirazı olan binlerce, on binlerce genci yan yana yürümeye ve itiraz ettiğimiz şeylerin nihai çözümü olacak eşit, özgür bir cumhuriyet kurmak için, yani sosyalizm için mücadeleye ikna etmektir. Kampanyayı başlattığımız 24 Şubat tarihinden Türkiye’de ilk Koronavirüs vakasının resmen açıklandığı 11 Mart tarihine kadar yüzlerce üniversite öğrencisi ile temas kurduk. Onlarca yeni arkadaşımız sosyalizm mücadelesine katıldı. Salgın nedeniyle durdurmak zorunda kaldığımız kampanyamızı normal şartlarda Mayıs ayında Ankara’da yapacağımız ve binlerce “İtirazım Var” imzacısının katılacağı büyük bir gençlik buluşması ile tamamlamak niyetindeydik fakat ülkenin ve dünyanın içinden geçtiği süreç buna olanak tanımamakta.

“İtirazım Var” kampanyasının öngörülen tempoda ve araçlarla sürdürülmesi salgın nedeniyle olanaksızlaşmış olsa da aynı temeller ve talepler doğrultusunda çalışmaya devam edeceğiz. Biliyoruz ki bizim gibi itirazı olan ve ulaşamadığımız sayısız öğrenci var. Eğitimin her düzeyde, herkes için eşit ve parasız olmasını, parasız beslenme hakkını, güvenli barınma hakkını, ulaşımın ücretsiz olmasını ve KYK borçlarının silinerek tüm öğrencilere her ay karşılıksız olarak eğitim katkısı verilmesini savunmaya; bütün bu taleplerin sosyalizmle karşılık bulabileceğini anlatmaya devam edeceğiz.

Notlar:

[1] Dursun Doğan, “Türkiye’de Eğitimin Özelleştirilmesinin Kısa Tarihi” 1 Ocak 2020, DSosyal, Kaynak: https://bit.ly/3aliQdR

[2] Eğitim-Sen, “MEB’in 2019-2023 Stratejik Planı Eğitimin Sorunlarına Çözüm Üretmekten Uzaktır!” 30 Kasım 2019, Kaynak: https://bit.ly/2UygTEk

[3] Veri Kaynağı, “Yıllara Göre Genç İşsizlik Oranı (15-24 Yaş)” Kaynak: https://bit.ly/33KEwO2

[4] HABİTAT, “Türkiye’de Gençlerin İyi Olma Hali Raporu 2” 3 Mayıs 2019, Kaynak: https://bit.ly/2WJ44K4

[5] Türk-İş, “Ocak 2020 Açlık ve Yoksulluk Sınırı” 28 Ocak 2020, Kaynak: https://bit.ly/3aljfwT

[6] Fikir Kulüpleri Federasyonu, “İtirazım Var!” Kaynak: http://bit.ly/32rqhwQ

[7] Ozan Gündoğdu “Eşitsizlik virüsü yaygınlaşıyor” 12 Mart 2020, Birgün, Kaynak: https://bit.ly/2Uh5OIS

Döviz ile destek olmak için Patreon üzerinden bağış yapabilirsiniz.
Türk Lirasıyla destek olmak için Kreosus üzerinden bağış yapabilirsiniz.
Devrim dergisini dijital ya da basılı olarak edinmek, abone olmak için Shopier’daki mağazamıza göz atabilirsiniz.