Oyun başlangıcında mektubu okumaya başladığından beri aklıma sadece Ali İsmail Korkmaz geldi. Hasta sedyesinin üzerinde kırmızı bir balon ve başucundaki serumla bir ayçiçeği duruyordu ve şüphesiz ki orada gördüğüm şeyin kendisi Ali İsmail Korkmaz’dı.
Hepimizin tanıdığı birisi
Birimizin tanıklığı hepsi
Unutmadın değil mi?
Hâlbuki ayçiçeği sahnede öylece duruyor, yazılmış olanın içerisinde kendisine anlam arıyordu. Yazarın ona verdiğini aşacak ya da görülmeyeni gösterecek bu anlam ne olabilirdi?
Berkay Ateş’in yazdığı ve Tiyatro D22 oyuncularının oynadığı Hakikat Elbet Bir Gün adlı tiyatro oyunu Ankara’da da sahnelendi. Geleneksel tiyatro metinlerinden farklı olarak ele alınan bu metin oyuncuların performanslarıyla en üst noktasına ulaşıyordu. Seyirci olarak uzun zamandır görmediğimiz bir oyunculuk karşısında metni takip etmekte zorlandık. Fakat metin de kendisini ele vermeye meraklı değildi. Semboller, sembollerin temsiliyeti üzerinden oluşturulan anlar, anların karakterleri ve karakterlerin canları – oyunculukları, metindeki örüntüyü oluşturuyordu. Yazıda, örüntünün bütününe ve oyuna dair genel bir tartışmaya girmeden sembollerin anlamları üzerinden bir inceleme yapmak istiyorum. Böyle bir inceleme yazısı oyunu izlemeyenler için çok anlamlı olmayacaktır ama belki de izlemeye ve semboller üzerine tartışmaya davet edecektir ki, bütün niyetimiz de budur.
- Tahterevalli sahnesi oyundaki en güzel sahnelerden biri. Ataerkil bir toplumda baba ve çocuğu arasındaki ilişkiyi temsil ediyor. Babası çocukla tahterevallide oynarken annesi çocuğun en sevdiği oyuncak olan kaydırakta çocuğuyla ilgilenmektedir. Sadece bu anlatım bile birçok şeyi gözler önüne seriyor. Tahterevallinin doğası gereği babanın yukarıda durabilmesi için çocuğun her zaman aşağıda kalması gerekiyor. Fakat annesi kaydırakta çocuğuyla oynarken çocuğun kendi gitmek istediği yolda ona yardımcı olan bir görüntü vermektedir. Babası çocuğu görmezden geldikçe bu hayatta yükselebilirken anne çocuğu daha yükseklere koymakta, onun kendisini gerçekleştirmesinde ve istediği oyunu oynamasında her zaman yanında olarak tasvir edilmektedir.
- Üzeri çıplak erkek haber spikerinin içi konfeti dolu bir şişme havuzda haber sunması biraz göze batan bir anlatım şekli. Havuz medyayı temsilen havuzun kullanılması oyundaki diğer sembollere göre daha açık bir anlatım. “Tiyatroda ciddi bir erotik enerji vardır” diyor Emine Ayhan. Bu anlatımı erotik enerjinin devamı olarak görebiliriz. Fakat haber spikerindeki bu erotizm nereden geliyor? İktidarda kendisini gören ve iktidarın kendi bedenini kullanarak yükselişinden duyduğu hazdan mı yoksa oyuncunun kendi tercihinden mi?
- Balon hem hastane sahnesinde hem işkence sahnesinde ön plana çıkıyor. İşkence sahnesinde ikili ikili kargalar tarafından patlatılan balonlar hastane sahnesinde ise kan aranıyor cümlesinin çözümsüzlüğüne patlatılıyor. Bu anlatılar bize balonun tweet olabileceğine işaret ediyor. Özellikle bir diğer sahnede oyuncular tarafından kısa – az karakterli cümleler söylenerek havaya atılan balonlar aslında toplumdaki insanların kendisini ifade etmesinin bir şekli. Burada içi boş ve neredeyse hiçbir ağırlığı olmayan balonun kullanılması kuşkusuz ki bir tercih meselesidir. Aynı şekilde işkence sahnesinde patlatılan balonlar ve sonunda işkence edilen kişinin tek başına kalması da bu anlatımı güçlendirmektedir.
- İşkence yapanlar, ellerinde fenerle kaçan kişiyi seyircilere ışık tutarak arayanlar yani oyundaki adıyla kırmızı-laciler ise karga sembolü ile anlatılıyor. Bu sahnede seyircilere ışık tutularak kaçan kişinin aranması aslında kaçan kişiyle bizi özdeşleştirirken karga imgesi ise devleti temsil ediyor. Bu anlamda kargaların uzun yaşayan ve kindar hayvanlar olması devlet imgesini güçlendiriyor. Görevlilerin hatta polislerin karga olarak temsil edilmesi sembollerle anlatımın ne kadar güçlü olduğunun sadece bir örneği.
- Oyundaki ayı sahnesi oyunculuğun kendi başına neler yapabileceğini gösteriyor. Oyuncu, sahnede ayı başlığıyla tek başına devleşirken seyircilerin hareketleri de ayının ritmine yakınlaşıyor. Buradaki ritim ise anın kendisine içkin. Seyircileri de katarak onlar üzerinde bir denetim hakkına sahip olan bu ayıyı nedense kimse yadırgamıyor. Herkes bir içgüdü gibi onun kızdığının aksine hareketlere daha fazla ağırlık veriyor. Onu çileden çıkarmaya ve ritmini değiştirmeye çalışıyor. Böylelikle kendi ritmi de değişiyor. Aynın neyi veya kimi temsil ettiğini bilmek ise çok zor! Bu yüzden sahnede bir ayı varsa kahkahalar atarak ona eşlik etmek belki de Shakespeare oyunlarındaki ayı figürüne bir göz kırpmak olacaktır. Çürümüş iktidarların yarattığı acıların dıştan bir görünüşü olarak.
- Halka seslenişte konuşan kişinin gölgesinin kendisinden büyük olacak şekilde yansıtılması göze çarpan bir diğer sahne. Konuşan kişinin kendisine baktığınızda gördüğünüz ile perdede gördüğünüz arasındaki fark ilk olarak “Her şey naylondandı o kadar” dedirtiyor. Sonra ister gölgeyi izleyin ister oyuncuyu, orası size kalıyor.
Hakikat Elbet Bir Gün Ankara’da 15 Şubat 2020 Cumartesi günü oynanmadan 11 gün önce Kazım Kızıl’ın çektiği Emel Anne belgeselinin Mülkiyeliler Birliği’nde gösterimi vardı. Aralarında az bir zaman olduğu için mi bilmiyorum ama oyun başlangıcında mektubu okumaya başladığından beri aklıma sadece Ali İsmail Korkmaz geldi. Hasta sedyesinin üzerinde kırmızı bir balon ve başucundaki serumla bir ayçiçeği duruyordu ve şüphesiz ki orada gördüğüm şeyin kendisi Ali İsmail Korkmaz’dı. Doktorun belirtileri küçümseyerek ya da olacaklardan korkarak hastaneden yolladığı kişiydi. Oyuncuların elinde dikkatle tuttukları, dününü anlattıkları ve yarına onun üzerinden işaret ettiği sembolün kendisi. Kendi dalından koparıldığında bile içerisinde yüzlerce farklı tadı – yaşamı barındıran ve herkesin ona ulaşabileceği, güneşi gördüğünde sadece ona bakan bir şey olarak. Hepimizin bildiği, tanıdığı ve ayrı ayrı olarak birimizin – birilerinin tanıklığı. Oyun da belki bunu anlatıyor ve soruyor: Unutmadık, değil mi?