Onların gözündeki değerimiz bu kadar işte, birkaç tane… Sanki candan değil elmadan, armuttan bahsedermiş gibi, birkaç tane…

Yıl 2015, “600 yıllık imparatorluğun 90 yıllık reklam arası sona erdi” deyivermişti “bir tane” milletvekili. Reklam arası mı yoksa yeni bir hikayenin üzerinde filizleneceği sağlam bir kök mü tartışırız, ama bir dönemi kapatıp kabus gibi bir yeni dönem açtıkları doğruydu.

Cumhuriyet devlet katında yıkıldı derken Cumhuriyet kazanımlarını yitirmenin ifade ettiği felaketi anlatmaya çalışıyorduk. Felaketin bir boyutu da savaştı.

Bir bağımsızlık savaşının ardından Cumhuriyet’i kuranlar ülkeyi özenle savaşların dışında tutarken Cumhuriyet’in ruhuna el Fatiha okuyanlar tüm komşularla didişti, yetmedi Libya’daki iç savaşta İhvancılara destek için asker gönderdi. Hem de “Suriye Milli Ordusu” adını verdikleri kiralık katillerle beraber…

Resmi ağızlar Libya’da Türk askerinin öldüğü iddialarını reddederken tüm yetkileri tek başına kullanan yeni sistemin tek yetkili kişisi “Birkaç tane şehidimiz var” diye kaçırdı ağzından. Birkaç tane… Onların gözündeki değerimiz bu kadar işte, birkaç tane… Sanki candan değil elmadan, armuttan bahsedermiş gibi, birkaç tane…

Libya’da karşı karşıya gelinen Libya Ulusal Ordusu 16 Türk askerini öldürdüklerini açıkladı ama bizdeki tek yetkili şahıs henüz lütfedip açıklamadığı için bu sayı doğru mudur, “birkaç tane” tam olarak “kaç tane”dir, 16 “tane” midir, daha mı azdır, daha mı çoktur bilemiyoruz.

Sonra herhalde Libya’da asker kaybetmenin siyasi faturası ödenmek istenmediği için Libya’da yaşamını yitiren Albay Okan Altınay’ın gizli kapaklı, törensiz defnedildiği ortaya çıktı. Ardından Altınay’ın törensiz defnedildiğini duyuran Yeniçağ yazarları Batuhan Çolak ve Murat Ağırel’in sosyal medya hesapları alelade bir siber saldırıdan çok istihbarat operasyonunu andıran ve devlet gücünün yasa dışı kullanıldığı izlenimini veren bir işlemle ele geçirildi. “Yurtta sulh, cihanda sulh” gidince geriye “Yurtta haydutluk, cihanda haydutluk” kaldı.

Haydutluğun bir diğer mekanı ise Suriye. 2011’de Tunus ve Mısır’da emekçi isyanlarıyla başlayan Arap Baharı’nı bahane eden ABD ve AB emperyalizmi, işbirlikçi aşiretler ve uluslararası cihatçı çeteleri de yanlarına alarak kendilerine biat etmeyen hükümetlere savaş ilan etti. Savaş ilan edilenlerden biri de Suriye hükümetiydi.

AKP iktidarı, Suriye’ye yönelik emperyalist saldırganlığın ilk günden beri parçası. Tırlarla gönderilen silahlar, sınırın öbür yanında kan dökmeye giden çetelere serbest geçiş ve sınırın bu tarafında sağlık hizmeti dahil her türlü lojistik destek, yetmediğinde doğrudan işgal…

9 yılın sonunda Suriye halkı Rusya ve İran gibi müttefiklerinin de desteğiyle saldırıları püskürtmüş, cihatçı çetelerin son sığınağı olan İdlib’i de katillerden temizlemek için harekete geçmişken AKP cihatçıları korumak için Suriye’de ateşle oynuyor. Ve tek yetki sahibi bir kez daha buyuruyor: “Bir savaş var diyebilirim.” Cumhuriyet yıkılırken savaş ilan etme yetkisi de fiilen Meclis’ten Saray’a geçiyor.

Her renkten yandaş Erdoğan’dan anti-emperyalist kahraman çıkarmak için uğraşadursun, cila İdlib’de dökülüyor. PYD, Gülen cemaati, Rıza Sarraf davası gibi gerilim başlıklarına Astana, Soçi ve S-400 alımı aracılığıyla Rusya’yla flört ederek yanıt veren iktidar, İdlib’i ABD emperyalizmiyle arasındaki pürüzleri giderme fırsatı olarak görüyor. İdlib üzerinden Rusya’yla restleşiyor ve hazır S-400’lerin kurulumunu yapmamışken ABD’den Patriot istiyor.

Türkiye 1920’lere harap olmuş bir ülke olarak önceliği kalkınmaya veren ve “Yurtta sulh, cihanda sulh” diyerek maceradan uzak duran bir iktidarla girdi. O dönemi andıran özelliklere sahip olan 2020’lere ise sanayisi ve kaynakları yağmalanmış bir ülke olarak önceliği yağmayı sürdürmeye veren ve halkını ateşe atmaktan çekinmeyen maceracı bir iktidarla giriyor.

Bu iktidarı devirmeden barış da yok huzur da.

***

Üzücü haberler almaya devam ediyoruz. Elazığ depreminin acısı tazeyken bu kez merkez üssü İran olan deprem nedeniyle Van’da 9 yurttaş yaşamını yitirdi. Olası bir İstanbul depreminin yol açacağı yıkımı da göz önünde bulundurarak ülkenin derhal depreme hazırlanmasını savunmaya ve “Deprem vergileri nerede?” diye sormaya devam edeceğiz.

Diğer yanda ülkenin dört yanından intihar haberleri gelmeye devam ediyor. Biz geciktikçe emekçiler yalnızlaşıyor, umudunu yitiriyor, yaşamaktan vazgeçiyor.

AKP iktidarında emekçiler yaşama umudunu yitirirken üniversite gençliği itiraz ediyor. 2020 baharına “İtirazım Var” diyerek giren Fikir Kulüpleri Federasyonu, beş temel taleple gençliği mücadeleye çağırıyor:

1) Eğitim her düzeyde, herkes için eşit ve tamamen parasız olmalı.

2) Tüm üniversite öğrencilerinin KYK borçları silinmeli ve tüm öğrencilere her ay karşılıksız olarak eğitim katkısı verilmeli.

3) Tüm öğrencilerin sağlıklı ve parasız beslenme hakkı karşılanmalı.

4) Tüm öğrencilere güvenli barınma hakkı ücretsiz olarak sağlanmalı.

5) Tüm öğrenciler için ulaşım ücretsiz olmalı.1 Fikir Kulüpleri Federasyonu, “İtirazım Var!” Kaynak: http://bit.ly/32rqhwQ

Yaşama umudunu yitirenlerin “İtirazım Var” diyerek bir araya gelecekleri ve umudumuzu, geleceğimizi çalanların kabusu olacakları günlere özlemle…

Notlar:

[1] Fikir Kulüpleri Federasyonu, “İtirazım Var!” Kaynak: http://bit.ly/32rqhwQ

Döviz ile destek olmak için Patreon üzerinden bağış yapabilirsiniz.
Türk Lirasıyla destek olmak için Kreosus üzerinden bağış yapabilirsiniz.
Devrim dergisini dijital ya da basılı olarak edinmek, abone olmak için Shopier’daki mağazamıza göz atabilirsiniz.
Devrim
Author